Pages

14 Eylül 2012

Paris'te Keyif! @AVRUPA GÜNCESİ

Paris; Eyfel'i, Seine Nehri, caddeleri, kaldırımlara atılmış masaları, asil giyimli insanları ve daha birçok değeri ile başlı başına rüya bir şehir aslında... Ama bizim için bu hisleri pekiştiren asıl bir sebebimiz vardı; o da dostlarımız...

Odtü'de beraber okuduğum Fransız arkadaşım Laurene ile gerçekleşmesi güç diye düşündüğümüz bir hayalimiz vardı; Paris'te beraber gezmek... Bir şeyi çok istersen olur hesabı, Erasmus yaparken arkadaşım Deniz ile interraila çıkma kararı aldığımızda Paris turumuzu şans eseri olarak Laurene'in evinde tatil yaptığı zamana denk getirdik.

Buna bir de Deniz'in eski arkadaşı Bastien eklenince, Paris'i bir turist olarak gezmekten çıkarıp bir misafir gezmesi tadına dönüştürmüş olduk.

Sabahları güne Parizyen bir evde "Bonjour Madame!", "Bonjour Monsieur!" diyerek başladığımız, minik arkadaşlarımızla eğlenip -dillerimiz uyuşmasa da=)- espresso, orjinal kruvasan ve ev yapımı marmelattan oluşan Fransız kahvaltımızı yaptıktan sonra evden çıkardık. Laurene ve Bastien rehberliğinde tüm Paris'i karış karış -üstelik birisi mimar, birisi plancı olunca rehberlik tadından yenmiyor- akşama kadar gezdikten sonra, gecenin bir yarısı eve sessizce girdiğimizde ise mutfakta bizim için hazır bulduğumuz sofrayla keyfi geceye taşırdık hep.

Ev yapımı tatlılar, tuzlular, tavuklar, gerçek Fransız şarabı ve tercihe göre yerel biralar... Yediğim en lezzetli üzüm ve kavun...


Gece bahçede yıldızların altında romantik melodiler eşliğinde şarap yudumladığımız gecenin sabahında, yine aynı program devam ederdi. O kadar ki, bir diğer durağımız Barselona'yı erteler duruma geldik bir süre sonra -Barselona'ya gittiğimizde de "keşke daha çok kalabilseymişiz" dedik o da ayrı mesele...- 

Şehir turlarımızda da keyif modumuz farklı noktalarda sürekli devam etti: Rose şarap, rokfor peynir eşliğinde Seine Nehri'nde gün batımı, Le Sacre Coeur'ün merdivenlerinde Paris manzarası eşliğinde kırmızı şarap, gece 12'de ışık gösterisi yapan Eyfel'e fon olarak söylenen şarkılar...

Paris'i keşfedilmesi gereken yerlere koşturma bilincinden çıkarak gezdiğimden midir bilinmez, "Paris!" durumundan ziyade, "evet arkadaşlarla eğlenmiştik onlara gittiğimizde, orada oturuyorlar..." tadında bir şehir olarak yer etti benim aklıma... 

Geçen hafta Ankara'da birlikte yediğimiz akşam yemeğinde Laurene'e -kısa bir süre sonra Kolombiya'ya taşınacağı için- gitmeden bir yazı ithaf edeceğimi söyledim. Benim için daha ziyade bir teşekkür yazısı olsun bu canım arkadaşıma...


Bahsettiğim anlardan birkaç kare de referans olsun anlattıklarıma... =)























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder