Pages

29 Mart 2013

Kerem Görsev ile Caz Aşkına!.. @RÖPORTAJ

Caz müziğe olan ilgim ve bu müzikle ilgilenen kişilere olan büyük saygım, Sevgili Kerem Görsev'e olan saygım ve sevgim için yeterli sebep teşkil etmekteyken, geçtiğimiz aylarda Fatih Erkoç ile olan konserine gittiğimde daha da artmıştı... Hem müziğine, hem keyifli ve rahat tavırlarına, hem de seyirciyle olan pozitif etkileşimine...

Fotoğraf alıntıdır.

Tüm bu sebeplerledir ki, blogumda yer almasını gerekli gördüğüm isimlerden birisi oldu Kerem Görsev... Bahsettiğim samimi kişiliğiyle de düşüncelerimi tasdiklercesine kısa sürede olumlu dönüş aldım kendisinden. Fakat mesafe ve zaman problemleri yaşadığımız için, röportajı şimdilik internet üzerinden gerçekleştirebildik... 8 Haziran'da Ankara Armada Caz Günleri kapsamında gerçekleştireceği konser için geldiğinde ikinci bir söyleşi yapmak ve birebir tanışabilmek adına da ayrıca sözleştik kendisiyle...

Kendisi bir de ricam üzerine, Gökçen Gökyer Blog'a özel, kendi arşivinden fotoğraflarını paylaştı bizimle ki bunun için ayrıca teşekkürlerimi sunarım kendisine...

Lafı daha fazla uzatmıyor, sözü Kerem Görsev'e bırakıyorum... =)



G.G.  Müzik hayatınıza henüz 6 yaşındayken başlıyorsunuz konservatuvar eğitimi ile... Ailenizin fikri miydi bu, yoksa sizin isteğiniz veya yeteneğinizin keşfi sonucu yönlendirilmiş mi oldunuz bir nevi?
K.G.  Doğduğum günden  itibaren evde Klasik müzik dinleyen bir anne ve babanın çocuğu olduğum için ister istemez kulağım müzik ile doldu. Amcam Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde okurken piyano çalarmış dayım İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümünden mezun keman çalardı, teyzem müzikle çok yakındı. Beatles ve dönemin yeni müziklerini radyodan dinlerdi. Ben müziklere eşlik ederken kulağımın ve ritm duygumun iyi olduğunu anlayıp aileme söylüyorlar ve böylece 1967 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı yarı zamanlı Piyano bölümüne girdim. 1972 yılında İstanbul Devlet Konservatuvarı açılınca 1979 yılına kadar keman ve viola sınıflarına katıldım.. Kısaca ben çocukken 'ne?' 'nasıl?' derken kendimi konservatuvarda buldum..

G.G. Caz müziğiyle ilk tanışmanız, daha sonra tutkuya dönüşmesi nasıl oldu?
K.G. 1970 yılların ortalarıydı ağabeyim Mehmet Görsev ve arkadaşları caz müziği dinliyorlardı. Ali Arif Ersen bana ilk caz kasetlerini doldurup verirdi, LP den kasete kayıtlar yapardı. Bill Evans beni çok etkilemişti caz müziğine aşık olmama sebep olmuştu.. İlerideki yıllarda ve günümüzde  ben akustik caz müziğini tutku ile dinleyen  bir birey oldum..

Fotoğraf: Kerem Görsev

G.G. Albüm çalışmalarınızın ismi neden hep İngilizce? -Tamamen meraktan soruyorum...-
K.G. Yaptığım müziği sadece Edirne'den Kars'a kadar dinlesin diye yapmadım 1994 yılında çıkarttığım ilk albümüm Hands and Lips çıktığında bu soru ile defalarca karşılaştım ve her zaman yaptığım işin arkasında sağlam durduğum inanarak yaptığım için hayallerim olan yurt dışı konserleri ve festivallerde yer almaya başlayınca ve albümüm yurt dışında sitelerde satılmaya başlayınca bu konuda ne kadar haklı olduğumu anladım. Ve albümünüzün ismi neden İngilizce sorusundan kurtulmuş oldum.. (Diyor Görsev, ama bende tekrar bu soruya yakalanmış olduğu için hafif bir mahcubiyet de duymuyor değilim..=) )


G.G. Her müzik türü benim dünyamda farklı senaryolara fon müziği olur. Flamenko deyince sahilde bir gün batımı ile başlar hikayem mesela... Sizin de var mı böyle bir iç dünyanız cazın yarattığı?
K.G. Caz hayal kurdurma mekanizmasıdır. Neyin ne zaman geleceği belli olmaz. Ben caz dinlerken  ve çalışırken sakin, sessiz ve loş ortamlarda daha verimli oluyorum. Sonbahar ve İlkbahar yaratıcılığımı tetikleyen mevsimlerdir. Denizler, doğa, uçsuz bucaksız görseller beni etkiler..


G.G. Besteleriniz nasıl ortaya çıkar genelde? Direk bitmiş haliyle gelen vahiyler şeklinde mi, yoksa "bir başlayayım devamı gelir" mi?
K.G. Ben piyanomun başına "haydi bir beste yapayım" diye hiç bir zaman oturmadım. Beste uzun yaşanmışlıkların hikayesi olup bir gizli kahramanı ve hikayesi olunca gerçekleşir. Ve gerçek hikayeden çıkan o müzik doğru bir mesaj verir, dinleyenleri etkiler. Bunun adı ise gerçek bir bestedir.. 
Beni etkileyen= Tabiat olayları, dört ayaklı dostlarım. Ailem ve kızım ile yaşadığım ilişkiler .Dünya ve ülkemizdeki olaylar beni düşündürür ve birşeyler hissedersem beste olarak geri döner . Sipariş beste yapamam..

G.G. Birçok Türk ve yabancı müzisyenle çalıştınız. 'En büyük hayalim' deyip henüz buluşamadığınız birisi var mı?
K.G. Evet yerli yabancı pek çok müzisyen ile çalışma imkanım oldu konserler ve CD kayıtları yaptık. Allah'a şükür ederim hep. Son Albümümün kayıtları 12-13 Mart Prag Philharmonic orkestra ile Prag'da yaptık. Benim bestelerimi ALAN BROADBENT gibi bir dünya devi müzisyen orkestra düzenlemelerini yaptı ve orkestrayı yönetti. Albümün ismi To Bill Evans olacak ve 2013 Sonbahar'da çıkacak. Belgesel film ve iki klip ile birlikte.. (Merakla beklemedeyiz!.)

Fotoğraf: Kerem Görsev_Ernie Watts ve Kerem Görsev, arkada Ferit Odman ve Kağan Yıldız

G.G. Sizi Fatih Erkoç ile olan konserinizde dinlemiştim, çok da keyif almıştım... İleride yine ortak tarzda buluşacağınız isimler var mı? (Varsa ipucu istesek?.. =) )
K.G. Fatih Erkoç ile konserlerimiz devam edecektir. Kendisi Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli caz vokalistidir ve çok iyi bir müzisyendir.. (Ki ben de buna kesinlikle katılanlardan biriyim!..) Ben proje bazında pek çok arkadaşımla konserlere devam edeceğim. (İsimler sürpriz =) )

 Fotoğraflar: http://atilim.edu.tr/ (Alper Karadoğaner'e teşekkürler)

G.G. Eğer müzisyen olmasaydı, nerede olurdu şuan Kerem Görsev, neyle uğraşırdı?..
K.G. Eğer müzisyen olmasaydım, tabiat olaylarını inceleyen doğa bilimci olurdum. Tarihe çok meraklıyım, arkeolog olabilirdim. Bir hayvan barınağında da bütün günümü geçirebilirdim. (Vaktim olsaydı tabi...) 


Kendisine tekrardan çok çok teşekkür ediyor ve 8 Haziran'da tekrar burada ağırlamak dileğiyle diyorum!..

Dostça kalın...
Gökçen Gökyer



2 yorum: