Sevgili reiki ve enerji uzmanı Feheda Ekin Çilek ile olumlamalarımız tam gaz devam ediyor!
Kimisini ikna etmek zor gelebilir, kimisi tüm yaşamını 'kader'inin ellerine teslim etmiş, tepkisiz bir yaşam kararı almış olabilir, kimisi ise 'bilim'i kendisine irfan eylemiş olabilir...
Ben kendi adıma şunu belirtmek isterim... Bilim üzerinden çalıştığımız psikodrama kurslarımda da çok farklı çalışmalar değil yaptıklarımız...
Tüm enerji-sinerji olayları, aslında kendimizi motive etme ve kendimizi bazı şeylere ikna etme çıkış noktalı benim anlayışımda...
Eğer SEN iyiysen, eğer SEN inanırsan ve eğer SEN istersen...
Ben size diyeyim....
"Ne uçan, ne de kaçan!" ;))
3. Bölümümüzle "FEHEDA EKİN ÇİLEK İLE OLUMLAMA GÜNLÜĞÜ" karşınızda!
“KENDİNİ BİLMEK”
Yunus Emre’nin sözünden yola çıkıyoruz: “İlim ilim bilmektir/ İlim kendini bilmektir/ Sen kendin bilmezsin / Ya nice okumaktır”. Tam da burada insanların üzerinde çokça düşünmesi gereken bir husus var: KİŞİNİN KENDİNİ BİLMESİ.
Uzun yıllar insanların bu konuda çabaları olmuş. Bazıları dine, bazıları da bilime yönelerek kendini bulma konusunda arayışlara girmişler. Kişiler günlük yaşamlarında çok çeşitli sorunlarla karşılaşıp uğraş verirken; bir yandan da kendilerinden çok çevresindeki insanların düşünce, duygu ve davranışlarını analiz ederek kendini bilme konusunda pek fazla yol alamamışlar. Şimdi bunu nasıl gerçekleştirebiliriz, bunun üzerine birlikte çalışalım istiyorum.
Öncelikle kendimizi hissetmeye çalışalım. Vücudumuzun her noktasını hissedip kendimizi karşımıza alalım. Kendimizi karşımıza alabilme yöntemi olarak şunu önerebilirim: Karşımızda bir ayna olduğunu düşünelim. Kendi görüntümüzü orada oluşturalım. Oluştuğu anda aynayı kırıp, oluşturduğumuz görüntü ile baş başa kalalım. Karşımızda bize bakan kişiyi seviyor muyuz? Sevmiyorsak nasıl sevebilir hoşnut olabiliriz? Çünkü kendisini sevmeyen insan negatif enerji yayar ve kesinlikle mutlu olamaz. Kendini sevmek, yaptığı güzel şeyleri onaylamak ve hatalarından ders almayı bilmektir.
Kendimizi bilme konusunda yapacağımız çalışmada; öncelikle yaşamda bizi çok sevindiren şeyleri, yaşamaktan mutluluk duyacağımız olayları, görmeyi istediğimiz yerleri, kişileri ve nesneleri kafamızda canlandırıp yazalım. Oluşturduğumuz senaryo; sinema filmi veya bir tiyatro eseri tadında olsun. Oluşturduğumuz sahnelere bütün duyularımız katılmalıdır. Yazdığımız eserde olumsuz duygu ve düşünceler olmamalı. Ancak yazılanlar normal hayatta gerçekleşmesi muhtemel şeylerden oluşmalı.
Bu çalışmaya başlarken birkaç kez derin diyafram nefesi alıp kendimizi hazırlayalım. Daha sonra yazdığımız bizi mutlu eden şeyleri gözlerimizi kapatarak üç boyutlu bir şekilde canlandıralım. Sadece sevdiğimiz kişilere ve olaylara yer verelim. Ve o anda gerçekleşmiş olduğunu düşünerek bunun mutluluğunu yaşayalım.
Çalışmayı yaklaşık bir hafta boyunca her akşam yatmadan önce ve uyandıktan hemen sonra tekrarlayalım. Kişilerin yaşamdan beklentilerinin oluşmasında bu çalışmanın çok faydalı olacağını düşünüyorum. Bir haftanın sonunda hayata bakış açınız değişecektir. Bu süreçte kendi yanlışlarınızı daha net algılayabilecek ve yapmanız gerekenleri çok daha rahat şekillendirdiğinizi, alacağınız kararların da daha isabetli olacağını göreceksiniz.
Bu çalışmalar, mutluluğa giderken nasıl adımlar atılacağı ve yaşamdan beklentilerin nasıl oluşturulacağına ışık tutacaktır.
Sevgi ve mutluluk dolu günler dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder