Bazı şeyleri görürsün, duyarsın ve hatta tanık olursun da hiç anlam yüklemezsin yine de.. En çok da Hollywood filmlerinde gördüğümüz için yerleşmiştir mantığımıza senaryo gereği olduğu belki de..
Seni senden iyi kim bilebilir? Kim çözebilir şifrelerini, sen bile kıramadıktan sonra en nihayetinde?!
Seni sen olduğun için kabul etmeyi bilmeyen yaşam anlayışı hakimdir ülkemizde neticesinde...
Karşındaki neyse, o nasıl isterse ona göre davranmalıyız kabullenilmek ve geçinmek için sadece... Böyle öğretilmiştik çünkü her şeyin öncesinde...
Eminim, bu düşünceler hiçbir zaman solo olmayan seslerden oluşuyor birçok yerde, birçok kimlikte..
İşte sırf bu yüzden de, bir şeyler hep yanlıştı bu hayat dediğimiz yerde.. Bir şeyler yanlış, bir şeyler tersti.. Ama ne?!
Tam da bu isyanımın bittiği yerde başlamıştı Psikodrama serüvenim 3 ay önce ODTÜ Mezunlar Derneği Vişnelik Tesisi'nde...
Hayat koçum olan, psikolog-yazar-aile iletişim, kişisel gelişim ve eğitim danışmanı
ODTÜ Psikoloji Bölümü mezunu Sevgili Şule Şahin'in bilinçaltımda çoktan oluşturmuş olduğu değişim kıpırtıları, anlam bulmuş ve şekillenmiş oldu bünyemde..
En önemlisi de hiçbirimiz yalnız değildik aslında şu evrende..
Hiçbir düşünce, hiçbir davranış ve hiçbir söz; bağımsız, nedensiz ve eşsiz değildi hiçbir yerde..
- Öncelikle, "beni kimse anlamıyor?!" değildi esas düşünce..
Sen kendini dinlemediğin, sen kendi asıl hislerini ve düşüncelerini ihmal ettiğin içindi bütün mesele..
SEN anlatamıyordun aslında kendini kimseye...
Üstelik tam karşındakinin hisleri de böyleydi sürpriz bir şekilde..
Kimse kendisini anlamadan karşı taraftan anlaşılmayı beklediği için karışıyorduk birbirimize..
- "Ben ne hissediyorum?" ve "Ben ne istiyorum?"du bilmemiz gereken evvelinde.
Egoist düşünce değildi bu, sadece doğru adımı, doğru zamanda, doğru yerde atabilmek ve karşındakini gereksiz yıpratmamaktı içeriği sanılanın tam aksine..!
- Başkaları hakkında düşündüklerin, kendinle ilgili beslediğin hislerdi aslında tüm gerçekliğiyle!
Karşındakinde bulduğun eksik, karşındaki için çözümleyemediğin matematik, tam da senin kendinde araman gereken düşüncelerdi... Asla bilemedin sadece..
- "Ben ne istiyorum"dan sonra bitmiyordu mesele tamamiyle..
Karşındakinin yerine geçerek kendini sorgulaman gerekliydi yıpratmamak için ne birbirinizi ne de kendinizi bir an önce..
Empati o kadar da zor bir şey değildi denediğinizde..
- Ve hiçbir şey tesadüf değildi şu evrende..
Karşına çıkan kişi, yanından geçen taksi ve öğrendiğin hiçbir hayat dersi tesadüfler sonucu girmemişti eksenine..
Sebep-sonuç ilişkileri, zincirin oluşmasına katkıda bulunduğu içindi senden habersizce...
Tüm bu öğretilerle, kendini yönetebilme gücü ve özgüveni kazanabilmekteymişsin sen de..
Ve tüm bu okudukların seni düşündürdüyse, zihninde içsel sorgulamalar belirdiyse, senin de kendin için bir şeyler yapma vaktin gelmiş olabilir o halde..
Hiçbir zaman geç değildir.. Bunu bir düşünün diyorum önümüzdeki günlerde..;)
İçsel Sezgiler Dilerim!
Gökçencim, son üç ayda deneyimlediklerimizi ne kadar güzel ifade etmişsin. Eline sağlık
YanıtlaSilBilge
Cok tesekkurler.. =)
Sil