'Kişilerin olgunluğu ve kalitesi her zaman o kişilerin nezaketi ve mütevazılığıyla garantisini alır' hayat görüşümde kendisi için de yer açmış oldum...
Dahası, sahnede devleştiğini görürsün ya hani insanların kimi zaman, eğer hakkını verenlerdense o sahnenin... Sevgili Cem Davran ile bire bir şahit olduğum bu durum, aynı etkiyi yaratmış oldu yine üzerimde..
Röportajı yazıya dökmeden önce kendisini sahnede izlemeyi bekleme sebebimdi belki de, yazabilmek için aralarına cümlelerimin bu hissimi de...
Duru Tiyatro'nun değerli kadrosu ile müzikal komedi 'Nafile Dünya'yı, kocaman bir çapulcu ailesi olarak izledik dün gece Ankara Şinasi Sahnesi'nde.
Bu ülkede nefes almak için destek oldular bana diyebilirim özet olarak...
Sevgili Emre Kınay'ı mutlulukla ve onurla davet ediyorum öncelikle Gökçen Gökyer Blog'a ve sonrasında diğer köşelerime...
G.G. Sizi birçok farklı hikayede, birçok farklı karakterde gördük... Biz hepsini sevdik ama sizin içlerinde 'en' dediğiniz var mı?
E.K. Yok öyle bir şey.. En sevdiklerimi oynadım ben hep.. Bir rol önerilir size, bir sürü rol önerilir, siz içlerinden sevdiğinizi seçersiniz. (Gerçek sanatçılarda alınan temel cevap olduğunu düşünüyorum yeniden... "Popülarite ve maddiyatın önüne geçtiği, kaliteli iş yapan insanlar için sorulacak son sorudur belki de" diye geçiriyorum içimden..) Ama mesela ekibi, kalıcılığı ile ilgili -yani hiçbirini ayıramıyorum ama "illa ayır" dediğinizde (gülüyorum..)- Yeditepe İstanbul'dur. Onu biraz ayırırım. Şu manada; hem 52 dakika bir dizi çekiyorduk, hem olağanüstü bir ekip vardı, Meral, rahmet olsun, o vardı, var oğlu vardı yani.. O yüzden, bir tek onu biraz bir kenarı ayırabilirim.
G.G. Özellikle babamın bir Muğlalı olarak severek izlediği 'Dürüye'nin Güğümleri'nde komediyi çok sevmiştik sizde.. En çok hangi türü kendinize yakın görüyorsunuz?
E.K. Ben oyuncuyum. Sevdiğim hikayeyi, komedi olur, dram olur severek oynarım.. Hangisi olursa.. Seveyim hikayeyi, önemli olan o..
G.G. Günümüz Türkiye'sinde sanatın icrasını nasıl görüyorsunuz? Sanat sanat için midir hala?! ("TÜSAK'a Hayır" broşürünü koyuyorum Şinasi Sahne'sinde başlatılan imza kampanyasına dair önüne bu sırada..)
E.K. Yani söyleyecek bir şey yok.. Bir baskı rejiminde yaşıyoruz şu anda. Adına 'ileri demokrasi' dedikleri, Yani daire gibi.. Demokrasi burada başlar, demokrasi ileri - ileri - ileri gider (eliyle bir çember çiziyor bu sırada) ve hoop geriye dönmüş duruma geldi. O ileri demokrasinin adı faşizm oldu. Hele bugünkü "sosyal medyayı kapatacağım ben, onun da kökünü kazıyacağım" diyen birinin demokrat olması çok zor. Çok daha fazla eser verilebilecekken, verilemez... ("Siz bireysel olarak da bunun etkisini yaşıyor musunuz peki?" diyorum. "Tabi ki!" diyor.) Ben 2003 yılında, senede 100 küsür tane turne yaparken, eğer bugün senede 20-30 turneyi ancak yapabiliyorsam, "ben bugün ne yazayım, ne oynayayım?" diye oturup günlerce düşünnüyorsam, kendi kendime oto sansür uyguluyorsam, bana "bunu yapmayacaksın, bunu konuşmayacaksın" deniliyorsa, 'muhafazakar sanat, ilerici sanat, gerici sanat' diye literatürde asla olmayan ve olmayacak kavramları tartışıyorsam, bu ülkede demokrasi yoktur. Bu ülkede bir baskı rejimi vardır. Bırakın sanatı, hayat yoktur.
G.G. Kuruculuğunu üstlendiğiniz Duru Tiyatro fikri nasıl çıktı ortaya?
E.K. Bu baskılar eskiden de vardı tiyatro üzerinde. ("Bu kadar yoktu..." diyorum, onaylıyor.) Devlet kurumları içinde çalışıyorduk hepimiz. Daha özgür tiyatro yapabilmek için 2005 yılında kurulduk, 2005-8 Mart'tan beri de daha istediğimiz hikayeleri, kendi istediğimiz hikayeleri anlatmak üzere oynuyoruz. ("Bir önceki sorum sebebiyle miydi yani çıkış noktanız?" diyorum, "Tabi ki" diyor.) İstediğimiz oyunları, repertuvarımıza müdahale edilmeden, kendi istediğimiz gibi oynamak şartıyla başladık.
G.G. Televizyonda görecek miyiz sizi yeni projelerle yakın zamanda?
E.K. Şu an var bir tane.. Başka yok şimdilik..
G.G. Birçok farklı ve projede birçok başarılı isimle çalıştınız.. Hiç 'bu olayı da unutmam!' dediğiniz anınız oldu mu?
E.K. Çok sayıda var ama öyle anlatabileceğim bir durum yok. Yani şöyle; o aile esprisidir, o anda çok eğleniriz ama ben şimdi anlatırken öyle gelmez.. Çünkü tiyatronun ortak bir dili vardır. Biz burada hepimiz konuşurken, siz burada olsanız anlamazsınız ne konuştuğumuzu. O yüzden, anlatsam bize çok komik gelen bir olay, size komik gelmez, çünkü tamamen mesleğin özüyle ilgili bir şeydir...
G.G. Gökçen Gökyer Blog'un Emre Kınay severlerine özel bir şey iletmemi istesem sizden?
E.K. Sanat takip etsinler.. Yeterince sanatın tüketilmediği toplumlar, bugün yaşadığımız baskı rejimlerine dönüşürler. En önemli sebeplerinden biri de, sanatın yeterince tüketilmiyor oluşudur. Çünkü sanat tükettiğinizde, kardeşlik, barış, dostluk kavramları kendiliğinden oluşur. İnsanın insanı insan olduğu için sevmesi meselesi zaten sanatın özünde olduğu için kendiliğinden gelişir. O yüzden, sanat takip ederlerse, insanlar sanat tüketirlerse, o sanat; içlerinde tükettikleri hoşgörüyü, sevgiyi, şefkati, sağduyuyu, dürüstlüğü, her şeyi, bütün insana ait erdemi körükleyip arttıracaktır. O yüzden zaten bütün diktatörler sanata karşıdır. Şu anda başımızda olduğu gibi... Durum budur.
Sevgili Emre Kınay'a çok çok teşekkür ediyor, kendisiyle tanışmaktan ve kendisini sahnede ayrı tanımaktan büyük mutluluk duyduğumu tekrar belirtmek istiyorum.
PS. Çay sözünüzü unutmamanız dileğiye! =)
Çok Sevgiler!!
GÖKÇEN GÖKYER BLOG
baştan sona okudum. bir toplum için sanat önemli gerçekten bunu da çok iyi ifade etmiş. iyi bir oyuncu ve şu reyting rekorları kıran güneşi beklerken dizisi ile ilgili de soru sorsaydın keşke:)
YanıtlaSil