Geçtiğimiz Kurban Bayramı tatilinde "Yunanistan ve Makedonya" ile başlamıştım esasında bu klasöre çoktan. Bu sefer doğrudan ‘Balkanlar’
yazıları geleceği için yeni bir klasör altına girmeyi hak etti diye düşünüyorum. Klasör yeni alt
başlıkları: "Romanya ve Bulgaristan".
Yazın bitmesine olan hayıflanmam yetmemiş gibi bir de soğuk
havanın kaynağına kapıdan dalarak o tam olarak gelmeden benim ona gitmem de bir dilemma
olmadı değil, evet.
Öncelikle, dilime Türkiye'den dolayarak götürdüğüm ve seyahat marşımız haline gelen şarkıyı fona koymak istiyorum:
Kabullenme sürecimi hızlandırması ve döndüğüm ülkeyi sıcak hissettirmesi bakımından tam aksine 'iyi oldu' denebilir aslında.
Döndüğümde daha huzurlu bir ülkeye dönmüş olmayı dilediysem
de getirdiğim huzuru buradan seninle çoğaltmak istiyorum..
Açıkçası ‘gitmiş olmak için gitmek’ mottosu ile niyetlendiğim
bir seyahatti ilk başlarında… "Şatolar gezisi" olma fikrinin cezbetmesi ile tüm
programa dahil olmayı göze alarak çıkmıştım yola. Ne var ki, yine bir "yeni insan tanıma mutluluğu" ile
şansımızı ikiye katlamış olduk. Malum insanın şansı karşısına çıkanlarla doğru
orantılıymış.. Kendi ortamımın keyifli olması ile gittiğim ortamların anlamlaması da bundandı muhtemelen.
Romanya’da tam bir "masallar alemi" yaşadığım, “Midnight inParis” filminin Romanya versiyonunu bizzat çektiğim, beklentimin üzerinde bir geziye nail oldum en nihayetinde.
Bulgaristan’da Karadeniz’in belki de en huzurlu rengini, mis gibi
iyot kokan dalgalarında izledim. Fırtınanın dalgaları kıyıya vurmasıyla uykuma
huzuru daha da çok işledim…
Komünizmin izlerini belki de Berlin’den çok daha fazla burada hissettim.. Farklı dokuların, farklı kültürlerle aynı kareye sığdırılmışlığını
gözlemledim…
Atatürk'ün büstünü geniş bulvarlarda saygı objesi olarak gördüğümde gururum arttığı kadar bir o kadar da içerledim… "Kıymetini bi' biz mi bilemedik?" dedim..
Şehir efsanelerinin gerçekle karıştığı şatoları arka
planında inceledim…
1800’lü yıllardan 2000’li yıllara kadar pek çok farklı film sahnesine adeta ait oldum, eğlendim..
Kısacası yepyeni keyifli yazılar yolda diyor, bu yazıyı da yine bir abstact kıvamında noktalıyorum.
Kısacası yepyeni keyifli yazılar yolda diyor, bu yazıyı da yine bir abstact kıvamında noktalıyorum.
Pek yakında,
Romanya, şatolar şehri Transilvanya ve binbir
renkli gece hayatıyla..! ;))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder