Gülse Birsel geçen köşesinde "elit olmak"tan bahsetmiş. Elit olabilmenin adabından.
Evet, son günlerde kendimi güncel konulara verdim. Gündeme değil de, güncel konulara.
İnsanın bünyesi bir yerden sonra artık isyan ediyor. Biraz da bilim, biraz da entelüktüellik derdine düşebilmeyi arzuluyor. Tıpkı bir zamanlar, ucunu bucağını tutamadığın gündemler olmadan yaşandığı zamanlarki gibi. Daha niteliksel şeyleri sorgulamak istiyor insan yani.
Elit olmak mesela. Gülse Birsel'in yazdığı gibi. Altı nasıl boşaltıldı, nasıl farklı dolduruldu kelimenin, "insan hayret ediyor".
Eskiden elitlik, başarılı olmuşsan, gerçekten başarabildiğin içindi örneğin. Kendi bileğinin hakkıyla, kendi çabanla bir yerlere gelebildiğin içindi. Asla paran veya arkan sağlam olduğu için ulaşabildiğin bir seviye değildi.
Laik düşünebildiğin içindi ya da. Kimseye ön yargılı yaklaşmadan, kimseyi aşağı görmeden, kadın-erkek diye ayırmadan "insan" olarak görebildiğin içindi karşındakini.
Koluna pahalı çanta takabildiğin için değildi. Saçları sarıya boyatmak, ağzı yayarak konuşabilmek de değildi.
Elitlik özenilecek bir şeydi yani...
Asalet gerekirdi, itibar sahibi olabilmekti. Tam da Gülse Birsel'in dediği gibi.
Fen liseleri, Anadolu liselerine kazanarak girebildiğin içindi.
Dünyaca ünlü olmak bile emek isterdi.
Yalnızca kendini sergilemek yeterli değildi. Ya şarkı söylemen gerekirdi ya da başarılı oyunculuk sergilemen...
Bir grup kardeşin vücudunu botoksla şişirdiği için tüm dünyanın magazin gündemini ele geçirmesi değildi.
Kalite vardı demem o ki.
Zenginsen bile belirli bir eğitim düzeyin ve sosyal sorumluluk çabaların olduğu içindi.
Bu kadar haksız kazançlar elde etmek, bir diğerinin paspasını çekerek kendi ayaklarını silmek değildi.
Elit olunmak özenilecek bir terimdi diyorum ya...
Birçok değerin altı boşaltılmadan önce, gerçek kelime anlamlarıyla kullanıldığı dönemlerdeydi.
Nerede kaldı o günler sahi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder