Bazı insanlar ölümsüzleştirilmeli.
Salt yapıtlarıyla, ardında bıraktıklarıyla değil, bizzat bedenen de her daim yaşayabilmeli bazıları.
Atatürk örneğin... Neden öldüğünü halen anlayabilmiş değilim. Toplumun bu kadar ihtiyacı varken, insanlık tam toparlanmaya başlamışken gitmesi hiç akıl karı gelmemiştir.
Bunlara bir yenisi de geçtiğimiz hafta eklendi.
Ankara'ya geldikten sonra tanıştığımız, "alaylı babam" tabirine kendisiyle mutabık kaldığımız, hayatını insanlığa gerçek anlamda katkıda bulunmaya adamış biri olan ODTÜ Mezunları Derneği Başkanı Çok Sevgili Himmet Şahin aramızdan ayrıldı.
Yine bir "toplumun bu kadar ihtiyacı varken ve insanlık toparlanmaya çalışırken" zamanda...
Evet, belki yaptıkları onu çoktan ölümsüzleştirmişti, toplum için önemli bir "rol model" olarak akıllarda çoktan yer edinmişti...
Ne var ki, her baba yiğidin harcı değildir öyle her taşın altına düşünmeden elin konulabilmesi...
Her baba yiğidin harcı değildir öyle elde edilmiş başarıların yıllar boyu sürüdürülmesi, gözü kapalı "varım" nidalarıyla göğsün siper edilmesi...
Ve her baba yiğidin harcı değildir öyle hem çağdaş, hem demokratik, hem özgür düşünülebilmesi, düşünülse de icrasının yapılabilmesi...
Kolay değildir demem o ki, hem mavi, çakır gözlerle keskin, çevik bakarken, hem babacan gülümsemeyle içtenliğin daimileştirilmesi...
Onurlu duruştan ne olursa olsun taviz verilmemesi,
Ve bir gece sessizce mütevazılığı koruyarak çekip gitmesi...
Hiç kolay değil diyorum ya, böyle bir eksikliğin hissedilmemesi...
Geçmiş Himmet Şahin röportajlarımız için:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder