İnsanoğlu, uzay vatandaşlığının yanında şimdi de tek gezegenli bir medeniyetten çok gezegenli bir uygarlığa dönüşmek üzere, Mars'ta hayat kurma planlarındaymış.
Gerçekten "İnsan bazen hayret ediyor"!
Düşünüyorum da, insanoğlunun meziyetleri bir Tanrı olmasa da hiç fena değil aslında.
İçinizden "tövbe estağfurullah" sesleri yükseliyor, değil mi? Haddime değil. Katılıyorum ve destekliyorum.
Ama bir düşünün.
Doğayı, evreni, tüm besin zincirini, canlıların mekanizmasını, işleyişini...
Her şey ince ince detaylandırılmış, her yaratılan bir şekilde evrende yerini almış.
Örneğin, Tanrı gezegenleri yaratmış, insanoğlu ülkeleri...
Tanrı besin zincirini yaratmış, insanoğlu fabrikalarda seri üretimi...
Tanrı canlıların organlarının kusursuz işleyişini ve her organın ya da bitki yapıtaşlarının birbiri ile etkileşimini kurgulamış, insanoğluysa ekonomiyi, en ince ayrıntısıyla insanoğlunun geçimini sağlayacak istihdam birimlerini...
Canlıların mekanizması bozulduğunda hastalık oluşuyorken, insanoğlunun ekonomisi bozulduğunda savaş çıkıyor.
Tanrı kurallarını kutsal kitaplara aktarırken, insanoğlu anayasalarda tanımlıyor.
Her dinin kendi kuralları olurken, her ülke kendi kanunlarını yazıyor.
Tanrı inanışında adalet bilinci "öbür dünya" olarak ifade edilirken, insanoğlu hukuk ile "mahkeme"de çözüm üretiyor.
Ceza anlayışı bir yerde "cehennem" iken, insanoğlu suçluları "cezaevi"nde ıslah ediyor.
Tanrı, iş bölümünü melekleri ve diğerleri üzerinde yaparken, insanoğlu yönetim hiyerarşisi oluşturuyor.
Yine de Tanrı herkesi seviyor. En azından öyle olduğuna inanıyoruz. İnsanoğluysa kin, nefret ve hırsla doluyor. Kolay kolay sevemiyoruz.
İnsanoğlu, en zorlarını kendince belki beceriyor da, en kolay yerlerden sınıfta kalıyor.
Ne kadar üstün varlıklar olduğumuzu hatırlasak, biraz da hoşgörü ve iyi niyet sağlayabilir miyiz acaba?
Biraz da insanoğlu "cennet"lerimize yoğunlaşsak, hayatı daha huzurlu kılabilir miyiz ya da?
Amin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder