Pages

10 Mayıs 2018

Hap Bilgi: Olumlama Tekniği! @BeralFişekçi

Geçtiğimiz haftalarda sabır dozajım gün gittikçe limitlerini doldurmak üzereyken evren sesimi duydu ve karşıma birkaç tatlı tesadüfler çıkardı.

Kariyer.net'in üst üste katıldığım  online eğitimleri günlük "telkin" oldu adeta. Stresimizi nasıl yönetebileceğimizden, öfkemizi, kaygımızı nasıl yenebileceğimizden, farklı karakterdeki insanlarla nasıl iletişim kurabileceğimizden bahseden oldukça verimli eğitimlere katıldım.

İçlerinden bir tanesi ile de sinerjik olarak bu etkileşimimizi bir adım öteye taşıdım.

Eğitime ikinci bölümünde katıldığımda, ekranda tam bir tv programı yapan, heyecanlı ve ikna edici bir yöntemle hayatımızdaki tüm kilitleri çözdürmeye kararlı bir eğitmen buldum karşımda.

O kadar üzerine basa basa anlatıyordu ki bildiklerini, sanki uygulamazsak o bizim kaybımız olacaktı. Öyle bir fırsat sunuyordu ekranda.

Hem ilk yarısını kaçırdığıma çok üzüldüğüm, hem de anlattıklarının dahasına ihtiyacım olduğu için kendisini Gökçen Gökyer Blog'a davet ettim. O da ne mutlu ki çok olumlu bir dönüş yaptı. Günlerdir kafasında evirip çevirdiğini söylediği yazı taslağının benim kendisinden rica ettiğim konu olduğunu öğrenmem de sinerjik etkileşimimizin bir ispatı oldu!

Böylelikle hem ben onu motive etmiş oldum kısa sürede toplarması için, hem de o beni ve umuyorum ki hepimizi motive edecek kısa sürede toparlanmamız için! =)


Yazıyı iki bölümde yayınlamayı düşündüm ama o kadar akıcı olmuş ki hiç de bölesim gelmedi.

Postun devamını Sevgili İletişim ve Yaşam Danışmanı Beral Fişekçi'ye bırakıyorum.

Olumlamadan olumlu sonuç almak, olumsuzlama yapmaktan geçer
"Olumluyorum, olumluyorum istediğim gibi olmuyor.
Küçük defter aldım kendime, postitler, renkli kalemler. Yazıp yazıp dolaplarımın, bilgisayarımın üzerine yapıştırıyorum. Gözüm iliştikçe okuyorum. “Sen değerlisin” diyorum sürekli kendime. 
De – ğer – li – sin, işte bu kadar kolay ve basit. Ama sonra bir bakıyorum, bir şey yaşıyorum, değerimi bana hissettireceğini düşündüğüm bir şey, ama olmuyor. Ben yine kedi yavrusu gibi, küçücük hatta zavallı gibi hissediyorum kendimi.
ee ne oldu o günler boyu yaptığım olumlamalar. Çok moralim bozuluyor sonra, umutsuzlaşıyorum, bırakıyorum ve hatta hiçbir şeyin değişmeyeceğine karar kılıyorum."

Geçenlerde bir danışanım, arkadaşıyla tanıştırdı da beni. Bu cümleler onun serzenişleri. Bıkmış, yılmış, sıkılmış.
Ona söylediklerimden bazılarını buradan size de anlatayım.


Olumlama meselesinin biraz yanlış anlaşıldığını düşünenlerdenim.
Evet doğru, ağızdan çıkan kelimelerin de bir enerji olduğu ve o an o kelimelerle de yaratıma geçildiği. Kelimeler o kadar güçlü ki, onlar “öylesine” çıkmaz ağzınızdan. Keyfe keder yan yana dizilmezler. Bünyenizin en diplerinden büyük dalgalarla gelen düşüncelerin, o düşüncelerden doğan ve sizi yerlere göklere sığmaz hale getiren duyguların su yüzeyine çıkışındaki eşlikçileri olurlar. Kelimeler, sadece edebiyatınız değil, fiziğiniz, kimyanız, biyolojinizin sonucu demek olur ki hayatınızın dışa vurum araçlarıdır ve bu halleriyle büyük görev de üstlenirler. En birinci görevleri size sizinle ilgili derin bilgiler verirler ve sonra başkalarının hayatına düşünce tohumu ekmenizi sağlayan kanal olurlar. Ne demek istiyorum? 



Kriz yaşadığınız anlarda ya da mutlu hissettiğiniz zamanlarda kısaca hayatın her alanında başınıza gelen durumlar karşısında ağzınızdan neler çıkıyor hiç farkına vardınız mı? 
* Bir şeyi elde etmek için mutlaka mücadele etmem gerekli
* Sevgimi gösterirsem kaybederim
* Ne zaman çok gülsem sonunda mutlaka mutsuz olacağım bir şey oluyor
* Hep başkaları tercih ediliyor, ne zaman sıra bana gelecek? 
* Kafamda herşeyi önceden kurgulamalıyım yoksa sonu hep hayal kırıklığı 
* Kızgınım, çok kızgınım. Sanki her berbat şey beni buluyor
* Şu an iyiyim ya, kesin bunu bozacak bir şey olur
* Yaşasın başardım ama bakalım sürecek mi ki? 



Peki başkalarına nasıl tohumlar ekiyoruz kelimelerle dansımızda?
* Bence bu sana göre değil
* Bu kadar mı yapabildin?
* Hiç çaban yok, isteksizsin
* Kapasitesi bu kadar, fazlasını bekleme
* Kilo vermen o kadar da kolay değil
* Bu donanımla, bu özelliklerle mi bu işe girişiyorsun, yapamazsın
* Gerçekçi olmak lazım, hayal dünyasında yaşıyorsun sen, hayal bunlar, olmaz



Tahmin ediyorum bu cümleler çoğunuza uzak değil ve tabii ki cümleleri çeşitlendirmek, artırmak mümkün. Dikkat ediyor musunuz her ifadenin altında bir duygu tonu var. Her ifade bu cümleleri kuran kişinin zihin haritasını yansıtmakta. 
Korku, güvensizlik, sevgisizlik, yetersizlik, yargılama ve devamında kendinizle ya da başkasıyla olan iletişiminizde çatışma.
Bilinçaltlarının efendisi olmuş bu temel duygu tonları üzerinde olumsuzlama ya da başka teknikler kullanıp negatif duygular nötrlenmedikçe yapılan her olumlama geçici fayda sağlayacak ve fakat bir yanı daima eksik kalacaktır. Bir süre sonra sizi yine eski negatif duygunuza geri gönderecektir. Çünkü bilinçaltının sesiyle bilincin sesi eşleşmemiştir. “Ben değerliyim” diyen bilinciniz, “hayır aslında değerli falan değilsin” diyen bilinçaltınızın karşısında yetersiz kalacak ve sözü geçen daima bilinçaltı olacaktır. Bu yüzden değersizlik duygusunu gerçek anlamda bilinçaltında sıfırlamadan, “değerliyim” demek, halının altı kirliyken üzerini temizlemek ve tamamını temiz sanmakla eş olacaktır. Şunu da hatırlatmak isterim, olumlama yapma ihtiyacı hissettiğiniz konu bir karar içerir ve o güzel egolar onu bir kanun olarak algılayarak hayata geçilmesi için müthiş bir çaba sarf eder.  Değersizlikse konu değersiz olduğunu size öyle güzel inandırır ki o duvarları yıkmak için sadece karşıt cümle olan “ben değerliyim” demek yetmez, yetemiyor.


Şöyle adımlayalım mı?


Bir: Değersizlik ya da diğer istenmeyen duyguları açığa çıkaran en dipteki, deneyimin olumsuz etkilerini temizlemek lazııım, 

İki: Temizlenen sıfırlanmış boş alana değer duygusunu ya da en yüksek titreşime sahip sevgi duygusunu inşa etmek şık olur.

Üç: O değer duygusunun heyecanını hissetmek ve artık bu aşamada olumlama yaparken o heyecanı, kelimeleri söylerken ciğerden ciğerden hissederek tekrarlamak turnayı gözünden vurmak demek olur.



Bu adımlar üzerinde kendinizle ilgili çalışırken şunlara da dikkat etmenizi tavsiye ederim. 
Negatif duyguyu serbest bıraktıysanız, yerine inşa edeceğiniz duyguyu kelimelere dökerken anlamsal ya da kelimenin kendisi olarak olumsuz bir ifade kullanmayın.
“Artık hasta değilim” cümlesi yerine “sağlıklıyım ve sağlıklı olmak benim en doğal halimdir” diyebilirsiniz mesela.
“benden geçti artık” demek yerine “her an yeniden başlayabilecek güçteyim” gibi. 

“istiyorum” kelimesinden kaçının, istiyorum demek bende yok demek, yokluğu titreştirirsiniz, “tercih etmek” en yapıcı ifadedir istemek yerine. Tercih etmekte bilinç yüksektir. 

“zamanımı dengeli kullanmak, en birincil tercihlerimden biri” gibi. 

“eminim” kelimesini, sıklıkla kullanın ama baştan bu yana anlattığım gibi “sevildiğime eminim” dediğinizde alttan “hadi canım sende” diyen bir taraf varsa daha bilinçaltınız tam dönüşmemiş demektir, çalışmaya devam:)

“ilginç bir bakış açısı” kalıbını bol bol kullanabilirsiniz. Ama ne zaman? Diyelim ki sıkıntılı, zor ilerleyen ve fikirlerini beğenmediğiniz biriyle bir şekilde iletişim kurmak durumunda kaldığınızda, karşı tarafı reddetmeden araya mesafe koymayı sağlayan bir enerji oluşturur bu kalıp. Süper işe yarar.
İşte size etkisi güçlü bir kelime daha. “kendisiyim”. Ben neşenin kendisiyim, bolluk bereketin kendisiyim, sevginin kendisiyim, dişiliğin ya da erilliğin kendisiyim. Pozitif olan duyguyu adeta her hücreye yaymayı komutlaştıran bu kelime, güzel bir dönüştürücüdür.

“şu anda” demek çok güçlüdür. Özellikle negatif bir haldeyken kurduğunuz cümlelerde şu anda kalıbını kullanın. “Ben sinirli insanım” demekle “ben şu anda sinirli bir insanım” demek arasındaki farkı hissediyor musunuz? Sinirli olmaya sınır getiriyoruz şu anda diyerek. Sinirli olmak geçici bir şey yani:) “- ecek, - acak” kullanımı ötelemektir. “yapacağım”, “ya evet tabii ben de mutlu olacağım” belirsizlik, geleceğe öteleme enerjisi sağlar. Olabildiğince gelecek zamandan şimdiki zamana çekin düşüncelerinizi. Yarın mı mutlu olacaksınız? Şimdi de mutlu olmaya sebep hiç bir şey yok mu?

“bu dönem bitti” diyebilirsiniz, mis gibi bir kalıp. Negatif düşünce kalıpları üzerinde çalıştıktan sonra o kalıplar artık eski enerjidir. Bir dönemi temsil etmiştir ve size bir sürü deneyim yaşatmıştır ancak bu dönem bitmiştir. “evet yalnızlık yaşadım, bir dönemdi ve bitti”, “korku dolu günler yaşadım. Bitti.” 

“yeni kararım” mutlaka kullanın derim. Hatırlarsanız bilinçaltının kararları kanun algıladığını söylemiştim. O zaman yeni kararı açıklama zamanı. “yeni kararım, sevilmek. Sevmek de sevilmek de benim için doğal haller, benim hakkım”, “yeni kararım, dinamik, hareketli olmak, öne çıkabilirim, isteklerimi, kendimi ortaya koyabilirim, başarabilirim” 


Olumlama adımları doğru yapıldığında da ne oluyor biliyor musunuz?
Değer duygusuyla başladık, onu örneklendirerek devam edeyim, değer duygusunu kendinizden ayrı, tak çıkar şeklinde giydiğiniz bir kıyafet gibi görmek yerine değerin kendisi olmaya başlıyorsunuz. Hücreleriniz değerleniyor. Üzerinden çıkarabileceğiniz bir şey olmaktan çıkıveriyor. Attığınız her adımda bu duygunun geri dönüşlerini de yaşamaya başlıyorsunuz sonra.
Değer verdiğiniz, değer gördüğünüz ilişkiler, hayatlar gelmeye başlıyor.



- Oluyor mu?
- Oluyor.



Beral Fişekçi Web Sitesi

Beral Fişekçi Instagram


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder