Geçtiğimiz haftalarda sabır dozajım gün gittikçe limitlerini doldurmak üzereyken evren sesimi duydu ve karşıma birkaç tatlı tesadüfler çıkardı.
Kariyer.net'in üst üste katıldığım online eğitimleri günlük "telkin" oldu adeta. Stresimizi nasıl yönetebileceğimizden, öfkemizi, kaygımızı nasıl yenebileceğimizden, farklı karakterdeki insanlarla nasıl iletişim kurabileceğimizden bahseden oldukça verimli eğitimlere katıldım.
İçlerinden bir tanesi ile de sinerjik olarak bu etkileşimimizi bir adım öteye taşıdım.
Eğitime ikinci bölümünde katıldığımda, ekranda tam bir tv programı yapan, heyecanlı ve ikna edici bir yöntemle hayatımızdaki tüm kilitleri çözdürmeye kararlı bir eğitmen buldum karşımda.
O kadar üzerine basa basa anlatıyordu ki bildiklerini, sanki uygulamazsak o bizim kaybımız olacaktı. Öyle bir fırsat sunuyordu ekranda.
Hem ilk yarısını kaçırdığıma çok üzüldüğüm, hem de anlattıklarının dahasına ihtiyacım olduğu için kendisini Gökçen Gökyer Blog'a davet ettim. O da ne mutlu ki çok olumlu bir dönüş yaptı. Günlerdir kafasında evirip çevirdiğini söylediği yazı taslağının benim kendisinden rica ettiğim konu olduğunu öğrenmem de sinerjik etkileşimimizin bir ispatı oldu!
Böylelikle hem ben onu motive etmiş oldum kısa sürede toplarması için, hem de o beni ve umuyorum ki hepimizi motive edecek kısa sürede toparlanmamız için! =)
Yazıyı iki bölümde yayınlamayı düşündüm ama o kadar akıcı olmuş ki hiç de bölesim gelmedi.
Postun devamını Sevgili İletişim ve Yaşam Danışmanı Beral Fişekçi'ye bırakıyorum.
Olumlamadan
olumlu sonuç almak, olumsuzlama yapmaktan geçer
"Olumluyorum, olumluyorum istediğim gibi olmuyor.
Küçük defter aldım kendime, postitler, renkli kalemler. Yazıp yazıp
dolaplarımın, bilgisayarımın üzerine yapıştırıyorum. Gözüm iliştikçe okuyorum.
“Sen değerlisin” diyorum sürekli kendime.
De – ğer – li – sin, işte bu kadar kolay ve basit. Ama sonra bir bakıyorum, bir
şey yaşıyorum, değerimi bana hissettireceğini düşündüğüm bir şey, ama olmuyor.
Ben yine kedi yavrusu gibi, küçücük hatta zavallı gibi hissediyorum kendimi.
ee ne oldu o günler boyu yaptığım olumlamalar. Çok moralim bozuluyor sonra,
umutsuzlaşıyorum, bırakıyorum ve hatta hiçbir şeyin değişmeyeceğine karar
kılıyorum."
Geçenlerde bir danışanım, arkadaşıyla tanıştırdı da beni. Bu cümleler onun serzenişleri. Bıkmış, yılmış, sıkılmış.
Ona söylediklerimden bazılarını buradan size de anlatayım.
Olumlama meselesinin biraz yanlış anlaşıldığını düşünenlerdenim.
Evet doğru, ağızdan çıkan kelimelerin de bir enerji olduğu ve o an o
kelimelerle de yaratıma geçildiği. Kelimeler o kadar güçlü ki, onlar “öylesine”
çıkmaz ağzınızdan. Keyfe keder yan yana dizilmezler. Bünyenizin en diplerinden
büyük dalgalarla gelen düşüncelerin, o düşüncelerden doğan ve sizi yerlere
göklere sığmaz hale getiren duyguların su yüzeyine çıkışındaki eşlikçileri
olurlar. Kelimeler, sadece edebiyatınız değil, fiziğiniz, kimyanız, biyolojinizin
sonucu demek olur ki hayatınızın dışa vurum araçlarıdır ve bu halleriyle büyük
görev de üstlenirler. En birinci görevleri size sizinle ilgili derin bilgiler
verirler ve sonra başkalarının hayatına düşünce tohumu ekmenizi sağlayan kanal olurlar.
Ne demek istiyorum?
Kriz yaşadığınız anlarda ya da mutlu hissettiğiniz zamanlarda kısaca hayatın
her alanında başınıza gelen durumlar karşısında ağzınızdan neler çıkıyor hiç
farkına vardınız mı?
* Bir şeyi elde etmek için mutlaka mücadele etmem gerekli
* Sevgimi gösterirsem kaybederim
* Ne zaman çok gülsem sonunda mutlaka mutsuz olacağım bir şey oluyor
* Hep başkaları tercih ediliyor, ne zaman sıra bana gelecek?
* Kafamda herşeyi önceden kurgulamalıyım yoksa sonu hep hayal kırıklığı
* Kızgınım, çok kızgınım. Sanki her berbat şey beni buluyor
* Şu an iyiyim ya, kesin bunu bozacak bir şey olur
* Yaşasın başardım ama bakalım sürecek mi ki?
Peki başkalarına nasıl tohumlar ekiyoruz kelimelerle dansımızda?
* Bence bu sana göre değil
* Bu kadar mı yapabildin?
* Hiç çaban yok, isteksizsin
* Kapasitesi bu kadar, fazlasını bekleme
* Kilo vermen o kadar da kolay değil
* Bu donanımla, bu özelliklerle mi bu işe girişiyorsun, yapamazsın
* Gerçekçi olmak lazım, hayal dünyasında yaşıyorsun sen, hayal bunlar, olmaz
Tahmin ediyorum bu cümleler çoğunuza uzak değil ve tabii ki cümleleri
çeşitlendirmek, artırmak mümkün. Dikkat ediyor musunuz her ifadenin altında bir
duygu tonu var. Her ifade bu cümleleri kuran kişinin zihin haritasını
yansıtmakta.
Korku, güvensizlik, sevgisizlik, yetersizlik, yargılama ve devamında kendinizle ya da başkasıyla olan
iletişiminizde çatışma.
Bilinçaltlarının efendisi olmuş bu temel duygu tonları üzerinde olumsuzlama ya
da başka teknikler kullanıp negatif duygular nötrlenmedikçe yapılan her
olumlama geçici fayda sağlayacak ve fakat bir yanı daima eksik kalacaktır. Bir
süre sonra sizi yine eski negatif duygunuza geri gönderecektir. Çünkü
bilinçaltının sesiyle bilincin sesi eşleşmemiştir.
“Ben değerliyim” diyen bilinciniz, “hayır aslında değerli falan değilsin” diyen
bilinçaltınızın karşısında yetersiz kalacak ve sözü geçen daima bilinçaltı
olacaktır. Bu yüzden değersizlik
duygusunu gerçek anlamda bilinçaltında sıfırlamadan, “değerliyim” demek,
halının altı kirliyken üzerini temizlemek ve tamamını temiz sanmakla eş
olacaktır. Şunu da hatırlatmak isterim, olumlama yapma ihtiyacı hissettiğiniz
konu bir karar içerir ve o güzel egolar
onu bir kanun olarak algılayarak
hayata geçilmesi için müthiş bir çaba sarf eder. Değersizlikse konu değersiz
olduğunu size öyle güzel inandırır ki o duvarları yıkmak için sadece karşıt
cümle olan “ben değerliyim” demek
yetmez, yetemiyor.
Şöyle adımlayalım mı?
Bir: Değersizlik ya da diğer
istenmeyen duyguları açığa çıkaran en dipteki, deneyimin olumsuz etkilerini
temizlemek lazııım,
İki:
Temizlenen sıfırlanmış boş alana değer duygusunu ya da en yüksek titreşime
sahip sevgi duygusunu inşa etmek şık olur.
Üç:
O değer duygusunun heyecanını hissetmek
ve artık bu aşamada olumlama yaparken o heyecanı, kelimeleri söylerken ciğerden
ciğerden hissederek tekrarlamak turnayı gözünden vurmak demek olur.
Bu adımlar üzerinde kendinizle ilgili çalışırken şunlara da dikkat etmenizi
tavsiye ederim.
Negatif duyguyu serbest bıraktıysanız, yerine inşa edeceğiniz duyguyu kelimelere
dökerken anlamsal ya da kelimenin kendisi olarak olumsuz bir ifade kullanmayın.
“Artık hasta değilim” cümlesi yerine “sağlıklıyım ve sağlıklı olmak benim en
doğal halimdir” diyebilirsiniz mesela.
“benden geçti artık” demek yerine “her an yeniden başlayabilecek güçteyim”
gibi.
“istiyorum” kelimesinden kaçının,
istiyorum demek bende yok demek, yokluğu titreştirirsiniz, “tercih etmek” en
yapıcı ifadedir istemek yerine. Tercih etmekte bilinç yüksektir.
“zamanımı dengeli kullanmak, en birincil tercihlerimden biri” gibi.
“eminim” kelimesini, sıklıkla kullanın
ama baştan bu yana anlattığım gibi “sevildiğime eminim” dediğinizde alttan
“hadi canım sende” diyen bir taraf varsa daha bilinçaltınız tam dönüşmemiş
demektir, çalışmaya devam:)
“ilginç bir bakış açısı” kalıbını bol
bol kullanabilirsiniz. Ama ne zaman? Diyelim ki sıkıntılı, zor ilerleyen ve
fikirlerini beğenmediğiniz biriyle bir şekilde iletişim kurmak durumunda
kaldığınızda, karşı tarafı reddetmeden araya mesafe koymayı sağlayan bir enerji
oluşturur bu kalıp. Süper işe yarar.
İşte size etkisi güçlü bir kelime daha. “kendisiyim”.
Ben neşenin kendisiyim, bolluk bereketin kendisiyim, sevginin kendisiyim, dişiliğin
ya da erilliğin kendisiyim. Pozitif olan duyguyu adeta her hücreye yaymayı
komutlaştıran bu kelime, güzel bir dönüştürücüdür.
“şu anda” demek çok güçlüdür. Özellikle
negatif bir haldeyken kurduğunuz cümlelerde şu anda kalıbını kullanın. “Ben
sinirli insanım” demekle “ben şu anda sinirli bir insanım” demek arasındaki
farkı hissediyor musunuz? Sinirli olmaya sınır getiriyoruz şu anda diyerek.
Sinirli olmak geçici bir şey yani:) “-
ecek, - acak” kullanımı ötelemektir. “yapacağım”, “ya evet tabii ben de
mutlu olacağım” belirsizlik, geleceğe öteleme enerjisi sağlar. Olabildiğince
gelecek zamandan şimdiki zamana çekin düşüncelerinizi. Yarın mı mutlu
olacaksınız? Şimdi de mutlu olmaya sebep hiç bir şey yok mu?
“bu dönem bitti” diyebilirsiniz, mis gibi bir kalıp.
Negatif düşünce kalıpları üzerinde çalıştıktan sonra o kalıplar artık eski
enerjidir. Bir dönemi temsil etmiştir ve size bir sürü deneyim yaşatmıştır
ancak bu dönem bitmiştir. “evet yalnızlık yaşadım, bir dönemdi ve bitti”,
“korku dolu günler yaşadım. Bitti.”
“yeni kararım” mutlaka kullanın derim.
Hatırlarsanız bilinçaltının kararları kanun algıladığını söylemiştim. O zaman
yeni kararı açıklama zamanı. “yeni kararım, sevilmek. Sevmek de sevilmek de
benim için doğal haller, benim hakkım”, “yeni kararım, dinamik, hareketli
olmak, öne çıkabilirim, isteklerimi, kendimi ortaya koyabilirim, başarabilirim”
Olumlama adımları doğru yapıldığında da ne oluyor biliyor musunuz?
Değer duygusuyla başladık, onu örneklendirerek devam edeyim, değer duygusunu
kendinizden ayrı, tak çıkar şeklinde giydiğiniz bir kıyafet gibi görmek yerine
değerin kendisi olmaya başlıyorsunuz. Hücreleriniz değerleniyor. Üzerinden
çıkarabileceğiniz bir şey olmaktan çıkıveriyor. Attığınız her adımda bu
duygunun geri dönüşlerini de yaşamaya başlıyorsunuz sonra.
Değer verdiğiniz, değer gördüğünüz ilişkiler, hayatlar gelmeye başlıyor.
- Oluyor mu?
- Oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder