Bir blog açıyorsunuz; kendiniz için öncelikle... "Ne varsa aklıma bir yazayım da, gerisi nasılsa gelir" diyorsunuz... Önce bir-iki tıklanmaya başlanıyorsunuz, tanıyanlar 'hayırlı olsun'a giriyor sayfanıza... Derken arama motorlarında yerinizi almaya başlıyorsunuz, teker teker aranmaya başlandıkça eklediğiniz etiketler, sizle karşılaşma, belki de tanışıp kaynaşmalar başlıyor blogunuzla... Ama işte, arama motoru, eş-dost oluyor ziyaretçileriniz ilk önceleri... Tamam, kabul, siz öncelikle tıklanma kaygısı yaşamadan, erişilebilirlik hayallerinizi yüksek tutmadan başlıyorsunuz yazmaya. Ama işte sizdeki birikimler artıyor ya hani, sizin içinizdeki heyecan da katlanarak büyüyor ya hani... Yetmez duruma geliyor bir yerden sonra kendi bireysel çabalarınız, aranıp bulunma sayılarınız...
Ne zaman ki kendinizi bu dünyanın içine bırakıyorsunuz, gerisi geliyor çorap söküğü gibi... İlk önce, blog trafiğinizde hareketlenmeler artmaya başlıyor, daha çok bulunmaya başlanıyorsunuz internet araştırmalarında. Daha sonra paylaşımlarıyla bloggerları destekleyen, hayali kahraman olmadıklarını her fırsatta ispatlayan sayfanın yöneticilerini tanımaya başlıyorsunuz...

Sonra kendinizi Batum'da buluyorsunuz bir hafta içinde, heyecanlı bir telaşla, "tanımadıklarımla tatile mi çıkıyorum?!" endişesi bir yandan da aklınızda! 'Ama "olsun" diyorsunuz, "Hürriyet var arkanda, bırak kendini akıntının kollarına..."
Hikayenin gerisi ise rüya gibi, toplam 7 kişi, herkeste birbirini yıllardır tanıyormuş hissi, herkes kendi dalında nitelikli, en çok da yeni yeni oluşan blogger olduklarının somut bilinci...
Bir yerden sonra, başka nerde yazarsanız yazın, neresiyle paylaşımda bulunursanız bulunun, yeri özel olan, blogger olmanızın farkındalığını içten yaşatan asıl bir destekçiniz vardır hep ve O'nun yeri ayrıdır... O, 'Bumerang'dır!..
0 comments:
Yorum Gönder