Eskiden ne güzel hayatı biraz da buradan sorgular, farkındalıklarımızı biraz da buradan aydınlatmaya çalışırdık.
Düşündüğüm birçok konuda düşündürür, bana ulaşanlarla ayrıca uzun uzun konunun enine boyuna da bakardık.
Devamını getirmediğim konularda düşüncelerimi bekleyen kişiler için büyük bir sorumlulukla döner yine buradan konunun sonrasına dalardık.
Bence bazı konuları içine atmak ya da içinden kendi kendine konuşmak aslında etkileşimle birçok ayrı kafada da kendine yer bulacak, şekillenecekken verimini halının altına süpürmek demek oluyor.
Senin düşündüğünü düşünen bir insan daha bulmak bile hem o insan, hem de kendin için hayata bir nebze daha anlam katabiliyor.
Sen sorguladığın konuları düşünürken, kimisi düşündüğü şeylerin arka planında ne olup bittiğini bile bazen fark edemiyor. O anlamda okumak kadar okutmak da bence oldukça değerli.
Ve bu anlamda düşündüğüm, içimde bir süredir sessize aldığım ve sesli düşünmeye çalışacağım bir konuyu masaya yatırmaya geldim.
"Farkındalığınızın ne kadar farkındasınız?"
İnsan gerçekten yaşamında her yıl bir üst sınıfa geçmeye devam ederek, her yıl bir üst segment düşüncelere ve farkındalıklara ulaşıyor. Ama asıl konu şu: bunun ne kadar farkındayız?
Hele ki, artık belirli bir yere kadar ilerlemiş, yolda belirli kilometre taşlarınızı oluşturmuşsanız, karakterinizin arka planını da derin derin şekillendirmişseniz, şu an kendinize ne kadar sahip çıkmaktasınız?
Sahip çıkacak kadar kendinizden emin misiniz?
Ya da sahip çıkmaya hazır değilseniz, bunun farkında mısınız?
Bence bu konular, özellikle günümüzde artık daha da yaygınlaşan "farkındalık kazanma" döneminde biraz daha düşünülmesi, en azından kendince sorgulanması gereken konular.
Şu an birçok eğitim kanalı, birçok kişinin sesli düşündüğü videolara ulaşarak konunun ucundan tutmaya çalışmak mümkün. Ama yolda tüm konuları birleştirecek, paralelde karakterinizin altını dolduracak bir birikiminiz bulunmuyorsa, gerçekten tamamen killi toprağa apartman dikmeye çalışmak gibi hem kendiniz hem de başkaları için risk oluşturuyorsunuz.
Önce kendinizde gelişimi tamamlayamadan başkalarına dikte ettiğiniz her konu için kişilerde yıkım başlatıyorsunuz.
Tam tersini düşünelim, gerçekten işinizi, kim olduğunuzu, neyi neden yaptığınızı biliyorsanız, yani sağlam bir zemini kurmuşsanız, neden üzerine derme çatma bir yapı kurmakla yetiniyorsunuz? Birçok insana sığınak oluşturmak varken, neden kendinize güvenmeyerek insanları kaçak katlara girmelerine engel olmuyorsunuz?
Yanlış hiyerarşiler, mütevazılığı ayırt edemeyenler, iyilik merkezli düşünemeyenler, anlık çıkar sevdasına düşenler, yüzüne gülerken arkandan neler çevirdiğini düşündürenler, başkasına söverken aslında gerçek karakterini gözler önüne serenler gerçekten o kadar çok ve o kadar her yerde ki...
Sen tüm bu kaosun, manipülasyon dolu akışın neresindesin?
Sürüklemeye çalışanların, akışın doğasının, karaya çıkabileceğin noktaların ve güvenerek tutacağın dalların ne kadar farkındasın?
Belki de akışı ters yöne zorlayan kişi aslında kendinsin.
Seninle birlikte birçok insanı da tehlikeye attığının bilincinde misin?
Eğer güvenli bir yol bulduysan, etrafındaki herkese el uzatarak herkese rahat bir nefes sağlayacak kadar iyi biri misin?
Ya da bunun için yeteri kadar cesarete sahip misin?
Cesaretin olmadan, yanlış akışı göz göre göre zorlayan her kim ve her neyse, buna ses çıkarmadan, göz yumarak dahil oluyorsan, sen de en az onlar kadar kaybolmayı hak ediyorsun demektir.
Ve korkarım ki buna zaten mahkumsun.
"İyilik için savaşmak" bana gerçekten çok uzak ve içi tezatlık dolu.
Ama şu bence her vicdanın sorgulaması gereken bir konu:
"Gerçek iyilik için;
Çabaladın mı?"
...
0 comments:
Yorum Gönder