Parfümün Tarihi, Seçimi ve Yapımı
Geçmişi M.Ö 4000'li yıllara kadar dayanan parfüm, Arabistan ve Mısır'da dinsel amaçlarla yakılan kokulu maddelerle ortaya çıkmış. Daha sonra, günümüzde kullanılan modern parfümlerin ortaya çıkması 16. yüzyılı bulmuş. Fransa'da, daha önce 'Banyonun Tarihi' yazımda bahsettiğim sebeplerle, Grasse kentinde ilk kez kurulan parfüm laboratuvarında deri eldiven üzerinde üretilmeye başlanmış (http://gokcengokyer.blogspot.com/2011/12/banyonun-tarihi.html). Amber, baharatla, akça yasemin ve misk ile parfümlendirilen eldivenler, zamanın açıktan akan kanalizasyonlarının yaydığı kötü kokuyu bastırmak için burunlara tutularak dolaşılırmış. 18. yüzyılda ise, deri ticaretinin önem kaybetmesi ile üreticiler sadece parfümü üretmeye başlamışlar ve bu amaçla portakal ağacı yetiştirip çiçeklerinden kokulu briyantinler geliştirmişler. O günlerden bu yana parfüm üretimi çeşitli ülkelerde, çeşitli markalarla piyasaya sürülmekte ve her geçen gün sayısı artmakta. Aynı zamanda parfümün kullanımı oda parfümleri, temizlik malzemeleri, yumuşatıcılar ve bunun gibi birçok alanda yaygınlaşmış durumda.
Parfüm, güzel koku benim ve birçok insanın algısında seçicilik yaratmakta. Sırf bir insan veya mekan, her neyse, çok güzel koktuğu için kişinin üzerindeki etkisi daha fazla olabilmekte. Bu yüzden de, kokunun seçimi ve kullanımında titiz olmak önemli.
Parfümler farklı koku içeriklerinin yanı sıra her tende farklı durmakta. Kişinin tenine göre farklılaşan parfümler, her zaman şişesinde algılandığı şekilde koku vermiyor. Bu yüzden de parfüm alırken dikkat edilmesi gereken, kokuyu önceden deneyip, gün içerisinde tenle sağladığı uyumu görmek ve daha sonra karar vermek, zira kişinin beslenme tarzına, ten rengine, sıcaklığa, alkol ve sigara kullanımına göre farklı etkiler vermekte. Önemli olan bir diğer nokta da parfümü sürdükten sonra asla ovalamamak...
Parfümün vücuttaki kalıcılığı ise kokunun uygulandığı yere göre değişim göstermekte. Vücuttaki en etkili bölgeler ısının yüksek olduğu ve daha çok hareket ettirilen bölgeler; ense, kulak arkası, göbek, göğüs arası ve kanın yüksek basınçla pompalandığı bilek içleri, boyun ve şakaklar gibi. Bununla birlikte, kısa saç dipleri veya uzun saç uçları da kokuyu yaymakta etkili. Giysilerde ise en kalıcı özellik pamuklu ve yünlü kumaşlarda görülmekte.
Mekanda kullanılan kokular ise o yerin niteliğini ve kişinin psikolojisini etkilemekte, zira güzel kokan bir ortam, kişide mutluluk ve ferahlık sağlamakta. Ev için ise sürekli soluduğumuz bir ortam olduğu için kokuyu sağlıklı kılmak ve evde yapmak mümkün. Hazırlanışı ise şöyle;
Çiçek sulama fısfısının içerisine,
1/2 lt su
1/2 çay kaşığı karbonat
2-3 damla limon suyu
2-3 damla portakal yağı (isteğe bağlı ilave yağlar eklenebilir) eklenip çalkalanıyor ve anında kullanıma hazır hale geliyor.
Ben henüz hazırlamadım zira evimde şuan kullandığım bir koku var, ama en kısa zamanda denemeyi düşünüyorum. Bilmekte yarar var =)
Sakinleştirici Çözümler
İnsan içi sıkılıp kafa dağıtmak istediğinde farklı yollara başvuruyor ya da başvurmak istiyor. Bir kısmı kişinin kendi ilgi alanları ve hayat görüşüne göre değişim gösterirken, bazı çözüm yolları herkese tesir edici nitelikte oluyor. Ben kendi listemi çıkarıp kenara koydum, arada lazım oluyor.
- Yürüyüş yapmak
- Spor yapmak /Fitness, Yüzmek, Pilates...
- Müzik dinlemek
- Şarkı söylemek
- Gitar çalmak
- Temiz havada derin nefes almak
- İçmek (Süt, alkol, kahve... her türlüsü)
- Film/dizi izlemek
- Arkadaşlarla sohbet
- Yeni insanlar
- Deniz havası/ sahil / kumsal
- Yardım etmek, iyilik yapmak
- Meditasyon yapmak
- Yazı yazmak
- Dondurma yemek
- Çikolata
- Tarçın/Vanilya/Hindistancevizi kokusu/tatlısı/kahvesi
- Yasemin, hanımeli, nergis, melisa çiçekleri
- Yemek yapmak
- Uyumak
- Kitap okumak
- Sıcak duş
- Dans etmek
- Güneşlenmek
- Ağlamak
- Gülmek
Farklı Kokteyl Sunumları
Yaz yaklaşırken mevsim meyveleri de kendini göstermeye başladı. Yazın enerjisini arttırmak adına yaz meyveleri ile hazırlanacak, eğlenceli ve aynı zamanda lezzetli kokteylleri ilginç sunumlarla daha da keyifli hale getirmek mümkün. İşte rastladığım ilginç fikirlerden bazıları;)
Filmlerdeki 'Buralar Hep Bizim' Hissiyatı =)
Artık Paris'le ilgili izlediğim her film heyecanımın iki kat artmasına sebep oluyor. Before Sunset, Midnight in Paris, Amelie... Etrafımdaki insanları 'Evet evet biliyorum ben burayı! Burdan geçince şuraya varıyorsun!' şeklinde yorumlara maruz bırakarak izlemeden edemez oldum. Aslında düşünüldüğünde, her insan gittiği, bildiği yerleri televizyonda izlediğinde bu cümleleri kurar. Behzat Ç.'de en basiti... 'Evet burası Sıhhıye', 'burası Atakule'nin arka tarafı', 'bildim bak burayı da', vs.
Asıl heyecan veren durum buraları görmüş olmak değil aslında belki de. Görmüş olduğunuz yerlerde geçen bu filmleri izleyince hikayeler daha çok anlam kazanıyor sadece. Senin yürüdüğün, gerçek olduğunu bildiğin yerlerden geçtiklerine göre, hikayenin de gerçek olma olasılığı vardır. Hatta sen de orada bir yerlerde duruyor olabilirsin o sıralarda, kim bilir...
Fantastik kurgulardan bahsetmiyorum tabi... Sadece, senaryo kurgu olsa dahi, bir tarafı hep gerçek oluyor filmin sizin için. En azından filmin sahnelerinin çekildiği yerler gerçektir. Biliyorsunuzdur çünkü, geçmişsinizdir siz de ordan daha önce. Hatta bu yüzden aynı filmin içinde siz kendi senaryonuzu oluşturmuş, paralel bir film izliyor bile olabilirsiniz oralardan geçerkenki hikayelerinizi hatırlatmışsa eğer size bilinçaltınız ister istemez... Güzel bir his kısacası bildiğiniz yerlerde geçen hikayeler görmek... Kişide filme aitlik duygusu yaratıyor...
Az önce izlediğim filmin etkileri üzerine kafamda beliren düşünceleri yakalayıp burada toparlayayım istedim. Paris'ten Ankara'ya dönmem belki daha kolay olur böyle diye... Sevgiler...=)
Salvador Dali CerModern'de!
1904 – 1989 yılları arasında yaşamış Katalan sürrealist ressam Dali'nin “İlahi Komedya”, “Sürrealizm İzleri”, “Gala ile Akşam Yemeği” başlıklı eserleri Ankara CerModern'de 23 Mart'tan beri ziyaretçilerini beklemekte.
Sergide gördüğümüz tek sıkıntı yönlendirimin bulunmaması oldu... Onun haricinde sergiyi sürrealizmi çarpıcı bir şekilde gözlemleyebileceğiniz bir fırsat olarak düşünüyorum.
Gidemeyenler için hala zaman var, sergi 20 Mayıs'a kadar devam etmekte.
Focaccia (İtalyan Ekmeği) @MUTFAK
Sürekli dergilerde, restoran şeflerinin yazılarında rastlıyorum Focaccia ekmeğine. En sonunda 'neymiş yahu, biz de yapalım' dedim ve tarif işine girdim. Yaz mevsimine hazırlık olsun ve bahçelerde yaz sofralarımızda peynir, üzüm ve şarap eşliğinde yerini bulsun diyorum. =)
FOCACCIA EKMEĞİ
Malzemeler:
3 bardak beyaz un
1 tatlı kaşığı instant kuru maya
1 tatlı kaşığı instant kuru maya
¾ tatlı kaşığı tuz
1 bardak su
3 çorba kaşığı süt
3-4 çorba kaşığı sızma zeytinyağı
Üzerine:
1 çorba kaşığı sızma zeytinyağı
1 tatlı kaşığı kuru fesleğen
1 tutam deniz tuzu (istenirse)
Hazırlanışı:
Un, tuz ve kuru maya bir kapta karıştırılır ve ılık su, süt ve zeytinyağı ilave edilerek yoğurulup 1-2 saat dinlenmeye bırakılır. Hamur unlanmış bir tepsi üzerine 1 cm kalınlığında yayılır ve yarım saat dinlendirilir. Kabarmış hamur Ramazan pidesi şeklinde parmakla bastırılır ve üzerine zeytinyağı, kuru fesleğen ve deniz tuzu eklenerek önceden ısıtılmış fırında 230 derecede 20 dk üzeri kızarana kadar pişirilir.
Afiyet olsun;)
Fotoğraflar alıntıdır.