Hani "huzur" diyorum ya sürekli blogda, orada, burada...
Huzur olsun hayatımızda...
Beklentilerimizi kararlamışızdır yollar ve yıllar boyunca...
Ne etlisindeyizdir, ne de sütlüsünde...
Egomuzla uzlaşmışızdır bir nebze, kendimizle tanıştığımız ölçüde...
O yüzdendir takılmamız kendi halimizde.
Mütevazılıktan çıkarak dev aynasından yansımayı da bildiysek, tek derdimiz "had bildirme!"
Hayatın tadındayızdır, ne fazlasında, ne de eksiğinde...
Keyfindeyizdir işte bir şekilde.
Kendi başarılarımızdadır aklımız.
Kendimizi aşmanın kaygısındayızdır...
Başkalarını hiiç önemsememelerimiz de hep bundandır.
Herkesin kaygısı kendi kulvarı olmalıdır.
Eğer ki, yine hadsizlikler çıkmışsa ortaya, tek yaptığımız yolu açmaktır. ;)
Herkesi sevmek zorunda olmadığımızı kavradığımız zaman gerçekten sevdiklerimiz aşikarlaşır.
Kimseye kendimizi sevdirmek için uğraşmadığımızda en çok değer görme sebeplerimiz saygı ve görgü kurallarımizdandır.
Sevmek de bu yüzden artık saf ve katıksızdır.
Huzurla yoğrulmak, mutluluğu arttırmak için var olmalıdır.
İnsanlara yalnızca sevdiğimiz için, yalnızca istediğimiz için sarılmalıyızdır.
İhtiyacımız olduğu için değil, diğer yarımızı tamamladığı için yaslanmalıyızdır.
Sevgililer Günü de sırf bu yüzden kutlanmalı, içeriği sırf bu yüzden anlamlandırılmalıdır.
Zira, sevmişsek, bu kutlanmaya değer olmalıdır...