Sahil Nikahı Konsepti

Bir Ege kızı olsa da, hiçbir lokal kültüre kendini ait hissetmeyen biri gözünden "bir düğün organizasyonu nasıl yapılır?" teması ile karşınızdayım.

Belirli kalıplara sokmamaya özen göstererek, insanların çok inandığı geleneklerini de içlerinde bırakmamaya çalışarak, biraz da "Gökçen" olarak bir organizasyon oluşturmaya çalıştım.

Aslında özellikle ülkemizde şöyle bir gerçek var. Hani her genç kızın hayalinde bir düğün vb şeyler olur ya, işte bizde öyle bir durum maalesef çok gerçekçi değil. Çünkü aslında o düğün siz ikinizin değil, başkalarının ne düşüneceği ve başkalarının nasıl memnun edileceği bir sistem haline dönüşüyor.

Yani evet, düğün işi son birkaç on yılın geleneğinde böyle görülse de, aslında birey olarak kendi isteğimizin -bencil olmamaya özen göstererek- ön planda olması gerektiğine inanmaktayım. Hala da inancımı koruyorum. =)

Örneğin, organize kına gecesi, kaftan olayları, çeyiz asması vb detaylar beni görebileceğiniz konular değildi.

Yine de, genel akış olarak ve bir sahil kızı olarak, bir kısım geleneği "Gökçen'leştirerek" kullandım.

Resmi yapmamız gereken bir kısım işlem için Sahil Nikahı adı altında tatil kaçamağı, kına gecesi denilen olay için de açık havada bir yaz akşamı partisi organize ettim.

Biz bize. 

Zorunlu gelinen, oturarak çerez yenildiği bir ortam değil, gecenin sonunda şampanya patlatılarak, sahilde noktalanan bir yaz partisi olsun istedim.

Nikahı da resmi kısmı resmi olarak hallettikten sonra finali denizde kulaç atarak tamamladık.

Bu postu da, benzer temalarla organizasyon yapmak isteyenler için paylaşıyorum. Zira, tüm hazırlıkları kendimiz yaptık. Biraz deniz, biraz vintage temalı.

Kısa kısa geçiyorum:


Bahçede, hem salaş, hem biraz renkli, hem de hafif  ışıltılı bir ortam hazırladık. Birkaç metre uzunluğunda aldığımız tülleri ağaçlar sayesinde çadırımsı bir çatı halinde oluşturabildik. Birkaç top aldığımız organze kurdeleleri de ağaçlardan aşağı perde perde bağladık ki gece rüzgarda uçuş uçuş fon olabilsinler.






Balonlar, çerçeve ve uzun sarkıt ışıklar Ali Express, beyaz balon avizeler İKEA'dan. Bir de şöyle bir lamba bulmuştum Migros'tan. Pille çalışıyor. Elektrik aksamı olmayan noktalar için avize içinde oldukça pratik bir aydınlatma oldu.


Gelin ve Damat sandalyeleri için "Bride" ve "Groom" yazılı çuval kumaştan panolar, ağaca asmak için ipe takılan karton çerçeve seti aldım ve içlerine birkaç eğlenceli fotoğraf koydum. 



Kına için yine Ali Express'ten dövme şablonları ve simli dövme aldım. Şablonları davetliler için de çeşitli aldım. Asıl kına yakılırken de çift olarak avucumuza "Mr" ve "Mrs" olanları kullandık. 







Gratis'ten aldığım tırnak dövmeleri de otantik bir hava kattı.


Aslında her şey fazla koşuşturma içinde olmak durumunda kaldığı için biraz daha spontane sunumlar oldu. Ancak genel olarak "Sahil" teması olduğu için renkli hamurdan deniz kabuğu ve deniz atı şekilleriyle kurabiyeler hazırladık. Ankara'da birçok şeyi bulmak zor olduğu için online alışveriş siteleri epey işime yaradı. Pek bir sorun yaşamadım teslimat vb işler için. Sadece Ali Express'te siparişiniz yurt dışından gelecek ise yaklaşık 1 ay öncesinde siparişinizi vermiş olmanız gerekiyor. Ben şampanya için çoklu plastik kadehleri, birkaç hamur şablonunu yurt dışından getirttim. 







Saç için daha önce aldığım ancak hiç kullanma fırsatım olmayan zincir tokam "H&M"den. Hem kına elbisem hem de nikah için giydiğim gelinlik "Raisa Vanessa".

Aslında gelin - damat uyumunda kravat detayını hiç sevmem ancak Beymen'de son dakika gördüğüm kravat tam elbisemin rengi olunca, siyah takıma renk katar belki diye düşündüm? =p



Şu sol üstte gördüğünüz şövale içindeki poster de aslında bir davetiye.
Online inanılmaz siteler var. Bu tasarımı da kendim yaptım.

Nikah için gelin tokası ve damat yaka iğnesi aynı olarak deniz kabukları ve saman otlarından oluşan minik buketlerdi. Pampas otundan gelin çiçeğim Eymir Gölü'nden. =)

Küpelerim de Raisa Vanessa.



Nikah şekeri malzemelerini için inanılmaz bir şekilde Ankara'da bulamadığım her şeyi Konya'da buldum. Harika bir organizasyon malzemeleri çarşısı bulunuyor. Ali Express'te ne satılıyorsa orada bulabilirsiniz. Ben de Ege teması ile renkli zilleri olan minik duvar süsleri hazırladım ve kese kağıdından koniler hazırlayarak içine yerleştirdiğim badem şekerlerini denizci mavisi keselere doldurdum. Köşelerine de birer çift deniz kabuğu yapıştırdım. Her birine bağladığımız kese kağıdı not kartonları da Ali Express'ten.



Bir de şöyle bir çit dekor bulmuştum Konya'dan, üzerini biraz değiştirdim.



Düğün kısmını ayrı postta, bir teşekkür postu olarak paylaşacağım.


Sene bitmeden, kış günü bir yaz postu paylaşmış oldum. En azından gelecek yaza düğün planı yapanlar için şu zamanlar fikirler oluşmaya başladığından dolayı faydam olur diye umuyorum.

Herkesin gönlündekinin, en hayırlı şekilde ve ummayacağı kadar mutluluk dolu olmasını tüm kalbimle diliyorum.

Hepimiz için iyi seneler!




Yılbaşı Öncesi Atakule Turu

Uzunca sayılabilecek bir yenilenme sonrasında ve yakın zaman öncesinde Atakule yeniden hizmete açıldı.

Ben genel olarak Ankara'nın ruhunu çok fazla sevemiyorum. "Neden?" diyecek olursanız, evet şehrin o 70'ler, 80'ler ruhu merkez lokasyonlarda kısmen korunuyor. Ancak kimi yerde hiçbir bakım görmeden olduğu gibi duruyor, kimi yerdeyse içine pek bir dinamizm katılmıyor ve fazla "kaliteli" bir görünümü yok gibi geliyor. 

Yani bir "Berlin" örneğini alırsak, orada belki de çok daha fazla korunmuş bir geçmiş bulunuyor ve o ruhu hala koruyor. Ama çok daha dinamik bir şekilde. Halkın çok daha içinde, çok daha çevre dostu ve çok daha rekreasyon alanlarıyla iç içe olduğu bir şehir. Bir başkent niteliğini günümüze aynı nitelikte ama yenilenen bir enerjiyle taşıyabilmiş bir şehir.

Sonra, dönüyorum Ankara'ya bakıyorum.

I-ıh.

Bir şeyler oturmuyor. Bir şeyler belki yanlış, belki eksik.

Ankara örneğiyle konuya girme sebebim de aslında Atakule örneğini hangi kategoriye koymam gerektiğini kestiremediğim... Bence bir şeyler orada da eksik.





Atakule'nin giriş kapısından da ilk bakışta anlaşılacağı üzere bir lüksleşmeye gidilmiş. İçerisinde lüks sayılabilecek mağazalar ve kafeler bulunmakta. 

Aslında cephe ve teras düzenlemeleri sürdürülebilirlik anlayışıyla (muhtemelen) ve seyir terası yaratmak amacıyla cam olarak yapılmış. Atakule'nin ana mantığına uygun şekilde şehrin görüntüsü panoramik olarak izlenebilir şekilde bırakılmış. 





Mağazalar ve kafeler de görece lüks dediğim gibi ama binada yine de bir hantallık var. Üzerinde lüks birkaç dokunuş yaratılmaya çalışılmış ama ağdalı ve ne 2000'lerin ruhunu, ne de 80'lerin imajını yansıtan dekoratif dokunuşlar (!) yapılmış. 

Arada kalmışlık var gibi. 

Hem kaliteli ve lüks bir yer yaratma isteği olmuş. Bu çok net. Hem de bir yandan sanki o "Ankara"nın giri ruhunu da korumaları gerekirlermiş kaygılarında kalmışlar gibi.






Yalnızca mimari olarak da değil bence.

Örneğin Big Chefs manzara olarak en iyi lokasyonlardan birine sahip bir yer ve görece nezih bir ortam olmuş. Ancak hizmet kalitesi bu durumun sağlamasını fazla yapamamakta.










Kulenin gece ışıklandırmasıysa, Kızılay'ın renkli ışıklandırmalarını tamamlamış bence -bilen bilir-. Anlamsal bir açıklaması var mı o renkli ışıkların bilemiyorum -ki küçük çapta araştırdım, belki manevi bir anlam ifade ediyordur da ben anlayamamışımdır diye ancak herhangi bir açıklama göremedim-. Ancak şehrin birçok yerinden görülebilen bu şehrin simgesi yapının yarattığı ambiansla bir Paris'teki Eyfel Kulesi ışıklandırmalarının verdiği etkiyi hiç karşılaştırdılar ve dışarıdan bir gözle baktılar mı diye merak ediyorum.

Benim -eğer konu kaliteyse- hoşnut kaldığım yalnızca Vakko'nun kafe olarak ayrılmış kısmının ambiansı ve çalışanlarının son derece asil ve nazik tavırlarıydı. Şehre kozmopolit bir dokunuş yaratmış görüşündeyim. Menü fiyatlarıysa beklediğimizden çok daha uygun geldi. Tek üzüldüğümüz konu biraz daha geniş ve belki de manzaralı bir konumda bulunmamasıydı.














Bu arada bodrum katta ücretsiz katlı bir otopark bulunuyor ve bu güzel bir gelişme. 

Ankara'yı çok seven, sevgisiniyse hep maneviyata bağlayan insanlar belki benim ne demek istediğimi fazla anlamlandıramazlar. Ancak objektif bir gözlem bende tam olarak bu hissi verdi, veriyor.

Keza, Atakule'nin tanıtım reklamlarını izlediyseniz, orada da Ankara sevgisi bir üst cümlemle benzer. Çok da benim şehirden/başkentten beklentilerimdeki kaygıları taşımamışlar gibi görünüyor.

Not: Teras katını turlayacak fırsatım olmadı. Burası biraz "avm tarafı yorumu" diyebiliriz şimdilik.

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı