Cook&Fun Yemek Yapmayı Eğlenceye Dönüştürmeye Devam Ediyor!

Yemek yemeyi hepimiz severiz evet, peki ya yemeği yapmasını? Genelde çoğu insana işin hamallık kısmı olarak görünür yemek yapmak, önlerine hazır gelmesini tercih eder belki de bu yüzden.. Oysa ki, yemek yapma işi gerçekten de dedikleri gibi "bir sanattır". Farklı tatların, sizin becerileriniz ve -tarife uyanlardansanız- kullandığınız ölçülerle bir araya geldiği, adına lezzet konulduğu bir sanattır. Zevk almak gerekir yemek yapmaktan, keyfini çıkartmak gerekir...

Üstelik bu zevke artık bir de eğlence kısmı eklendi! Türkiye'yi Uyandıran Adam, Max Fm'in sabahları olmazsa olmaz DJ'i ve Gökçen Gökyer Blog ile daha da yakından tanıdığınız Özgür Aksuna, kendi zevk aldığı bu sanatı eğlenceye dönüştürmüş durumda, üstelik her Perşembe, Chef Akademi'de bu eğlenceyi başka zevk alanlarla da paylaşmakta!
http://distilleryimage2.s3.amazonaws.com/c299e19497cf11e2902222000a1fa52b_7.jpg

Kerem Görsev ile Caz Aşkına!.. @RÖPORTAJ

Caz müziğe olan ilgim ve bu müzikle ilgilenen kişilere olan büyük saygım, Sevgili Kerem Görsev'e olan saygım ve sevgim için yeterli sebep teşkil etmekteyken, geçtiğimiz aylarda Fatih Erkoç ile olan konserine gittiğimde daha da artmıştı... Hem müziğine, hem keyifli ve rahat tavırlarına, hem de seyirciyle olan pozitif etkileşimine...

Fotoğraf alıntıdır.

Tüm bu sebeplerledir ki, blogumda yer almasını gerekli gördüğüm isimlerden birisi oldu Kerem Görsev... Bahsettiğim samimi kişiliğiyle de düşüncelerimi tasdiklercesine kısa sürede olumlu dönüş aldım kendisinden. Fakat mesafe ve zaman problemleri yaşadığımız için, röportajı şimdilik internet üzerinden gerçekleştirebildik... 8 Haziran'da Ankara Armada Caz Günleri kapsamında gerçekleştireceği konser için geldiğinde ikinci bir söyleşi yapmak ve birebir tanışabilmek adına da ayrıca sözleştik kendisiyle...

Kendisi bir de ricam üzerine, Gökçen Gökyer Blog'a özel, kendi arşivinden fotoğraflarını paylaştı bizimle ki bunun için ayrıca teşekkürlerimi sunarım kendisine...

Lafı daha fazla uzatmıyor, sözü Kerem Görsev'e bırakıyorum... =)


Alışveriş Fırsatlarına İlave Bir Fırsat Daha!

Daha önce avantajlarını takip ettiğim ve hatta yazarlığını yaptığım indrmlr.com sitesi, şimdi bir yeniliğe daha imza atıyor imiş. Zaten uygun fiyata almakta olduğumuz fırsat ürünlerine şimdi bir de indirim kuponları ilave edilmiş!

Kupon Sihirbazı sitesi ile karşımıza çıkan bu yeniliği bakın kendileri nasıl açıklıyor:

Fırsat parmaklarımızın ucunda! ;)
KuponSihirbazı

İnternet Alışverişinde Harika bir Ucuzluk için İpucu!
Bugün farklı bir konudan bahsetmek istiyorum, herkesin son zamanlarda müptelası olduğu bir konu; internet alışverişi!..
Hatırlar mısınız, bir zamanlar dünyanın en riskli ve tehlikeli işi gibi gelirdi internet ortamında kredi kartı kullanmak, göremediğimiz ve dokunamadığımız bir ürüne para vererek kargo beklemek. Bugünse, ne değiştiyse, en güvenli ve garantili alışveriş haline geldi online alışveriş. Tabi en önemlisi, “en ucuz” alışveriş haline gelmesi... Eskiden olduğu gibi pasaj pasaj gezmek, daha uygun fiyat için pazarlık etmek artık geride kaldı. Ve yüzdük yüzdük şimdi de internet alışverişinde indirim kuponu fırsatlarına geldik! Evet, bizi cezbetmeye çalışan indirimlere alışık olduğumuzdan şimdi satıcılar yeni bir silah kullanıyorlar: “yeni ölümcül indirim kuponları”. Bu arada gerçekten ölümcül bir darbe bu! Çünkü insanın alışveriş yapası yoksa da alışveriş yapma isteği doğuruyor içinde.
Neden mi?
Diyor ki 50 TL'lik alışverişe 20 TL indirim... Bakıyorsun ürün zaten 80 TL'den 50 TL'ye inmiş... E şimdi senin elinde kupon varsa ne kadar indirim yakalamış oldun? Aman tanrım sudan ucuz diyorsun ve hop 2 gün sonra paket kapında! Daha almaya emin olamadan Zizigo'dan ayakkabıları ayağında buluyorsun...
 
İş böyle olunca, indirim kuponu kullanmanın inceliklerinden bahsetmek de farz oluyor! Nereden buluruz indirim kuponları? 
 ·           Öncelikle -tabi ki- Google'da arar buluruz!
 “Zizigo indirim kuponu” yazarak ararız, sonra karşımıza çıkan sitelere bakarız. Aralarında yararlı kupon sağlayanların kodlarını alıp deneriz; çalışıyorsa tabi...
·            Ya da bidiğimiz ve güvendiğimiz sitelere gideriz; Kupon Sihirbazı mesela! Girdik mi siteye? Ne arıyorduk? “Zizigo indirim kupon” yazarız kupon arama motoruna ve bakarız kaç tane kupon var. Kupon Sihirbazı'nın en güzel özelliklerinden biri, eğer onlarda yoksa internette boşa aramayın diyor! Ne kadar doğru bilinmez tabi ama içeriden aldığım bir bilgiye göre yakında “Çalışmayan kupon bulursanız hediye vereceğiz!” kampanyası başlatacaklarmış. Ne dersiniz, hediye avı başlatır mı bu bizim için?
İşte böylece Zizigo indirim kuponunu kapıyoruz ve hop tüm ürünlerden %10 fazladan indirim kazanıp zaten ucuza almayı planladığımız ayakkabıyı daha da ucuza alıyoruz, bu aldığımız harika ayakkabıları giyip Starbucks'a gidiyoruz ve bize kalan parayla Caramel Macchiato'muzu bedavaya içiyoruz! 
Bu arada ben arayamadım Zizigo kuponu derseniz buyrun buradan tıklayınız!Umarım indirim kuponu kullanma alışkanlığı sizi de etkisine alır, çünkü daha az ödemek varken daha fazla ödemekten kaçınmak hepimizin iyiliğine!
Sevgilerle... 

"Kupon Sihirbazı içeriğidir."

Cümleler Taze Kalmalı




Sevmiyorum savaşı, savaşmayı...

Derdimi anlatmayı, kızdığımı söylemeyi sevmiyorum. Anlasınlar istiyorum ben anlatmadan. Konular açılmadan kapanmalı gitmeli diye düşünüyorum, pandomim yapıyorum onun yerine... "Anlamalılar" diyorum, kelimeleri yıpratmadan ben olumsuz cümlelerle... 

Beni anlamadıklarında vazgeçmeyi tercih ediyorum. Kimseyi kazanmaya çalışmak istemiyorum. "Kendiliğinden görülmedikten sonra gün gibi ortada olanlar, ne anlamı var ki?.." diyorum...

Özür dilemeyi de sevmiyorum. Hatamı anlarsam zaten davranışlarımla telafi ediyorum. "Ne gereği var ki konuları ciddileştirip kelimeleri kötü hatırlamamızın?" diye düşünüyorum. 

Kavgaları da bu yüzden sevmiyorum... Çirkinleştirmek istemiyorum ne ruhumu ne sözlerimi, değer de vermiyorum o yüzden ne karşımdakine, ne de kişinin polemiğine... Susuyorum.... Dönüp arkamı gidiyorum...

Kaçıp gitmelerim de bu yüzden muhtemelen... Vazgeçmeyi, gözden çıkarmayı en kolay, en kesin çözüm yolu olarak görüyorum. "Haksızsam belli ediyorumdur zaten, niye haklıysam durup bekleyeyim?" deyip  yine başa dönüyorum...

Sadece kelimeleri verin, ben anlarım diyorum... Cümlelerle kimse kimseyi yormasın istiyorum...

Pinned Image

*Fotoğraf alıntıdır. 

Charles Nehri'nin Güzelliği! @USA

Bir şehri anlamlı kılan en önemli unsurlardan birisi olan mavi ile yeşilin buluşması farklı coğrafyalarda, farklı kombinlerle karşımıza çıkmakta... Bazen Batum'daki botanik bahçesinin yeşiliyle buluşan Karadeniz'in mavisi gibi, bazen Hamburg'daki Alster Gölü'nü çevreleyen Alster Parkı gibi, bazen de uzun Charles Nehri'ne eşlik eden şehrin merkezine renk katmış Boston'daki kent parkı gibi...

Bumerang Dünyası: Yeni Yaşadığım Gezegen!

Bir blog açıyorsunuz; kendiniz için öncelikle... "Ne varsa aklıma bir yazayım da, gerisi nasılsa gelir" diyorsunuz... Önce bir-iki tıklanmaya başlanıyorsunuz, tanıyanlar 'hayırlı olsun'a giriyor sayfanıza... Derken arama motorlarında yerinizi almaya başlıyorsunuz, teker teker aranmaya başlandıkça eklediğiniz etiketler, sizle karşılaşma, belki de tanışıp kaynaşmalar başlıyor blogunuzla... Ama işte, arama motoru, eş-dost oluyor ziyaretçileriniz ilk önceleri... Tamam, kabul, siz öncelikle tıklanma kaygısı yaşamadan, erişilebilirlik hayallerinizi yüksek tutmadan başlıyorsunuz yazmaya. Ama işte sizdeki birikimler artıyor ya hani, sizin içinizdeki heyecan da katlanarak büyüyor ya hani... Yetmez duruma geliyor bir yerden sonra kendi bireysel çabalarınız, aranıp bulunma sayılarınız...

Sonra hergün açıp okuduğunuz gazetenin websitesini yine açıyorsunuz bir gün ve bir blog sayfasına denk geliyorsunuz. 'Bumerang' diyor kendisine sayfa, "kaydolduğunuzda sizi tanıtacağız binlerce insana" diye iddia ediyor. İlk gördüğünüz an, içinizde  bir ısınma hissiyatı beliriyor. İnsanoğlu malum, hep bir destek, hep bir güvence arıyor her an her yerde kendine. Bu da sanki bir arka çıkma, elinizden tutulup yukarı çekilme durumu gibi geliyor size. 

Ne zaman ki kendinizi bu dünyanın içine bırakıyorsunuz, gerisi geliyor çorap söküğü gibi... İlk önce, blog trafiğinizde hareketlenmeler artmaya başlıyor, daha çok bulunmaya başlanıyorsunuz internet araştırmalarında. Daha sonra paylaşımlarıyla bloggerları destekleyen, hayali kahraman olmadıklarını her fırsatta ispatlayan sayfanın yöneticilerini tanımaya başlıyorsunuz... 

Daha ileri zamanlarda, bir bakıyorsunuz, size bir teklif geliyor. "Yayınlayın reklamları, tıklanıyorsunuz çünkü, başarılısınız siz de" deniyor. Sizin de  cesaretiniz artıyor, daha çok paylaşımda bulunmaya teşvik oluyorsunuz.

Bununla da kalmıyor, Bumerang ekibi... 'Gelin, kaynaşacağız!' diyor bu sefer de, yarışmalar açmaya başlıyor. Artık bu dünyanın cazibesine kapılmışsınızdır nasılsa, katılmamak pek mümkün olmuyor etkileşimlere bir yerden sonra... "Gittiğiniz, gördüğünüz yeri anlatmışsanız, paylaşın bizimle, beraber de gezelim, Batum'a gidelim" diyorlar. İçinizde bir umut, alıyorsunuz siz de birer bilet, 'piyangoya talibim' diyerek. 

Sonra kendinizi Batum'da buluyorsunuz bir hafta içinde, heyecanlı bir telaşla, "tanımadıklarımla tatile mi çıkıyorum?!" endişesi bir yandan da aklınızda! 'Ama "olsun" diyorsunuz, "Hürriyet var arkanda, bırak kendini akıntının kollarına..."
Hikayenin gerisi ise rüya gibi, toplam 7 kişi, herkeste birbirini yıllardır tanıyormuş hissi, herkes kendi dalında nitelikli, en çok da yeni yeni oluşan blogger olduklarının somut bilinci...

YazarkafeKahramanımızın hikayesinin başlangıcı böyle gelişti. Sonrası zaten ailenin resmi üyeliği... Yazarkafe'de yazarlık, daha çok paylaşım, daha çok paylaşılma, daha çok kaynaşma ve daha çok sosyal platformda yer alma da ilaveleri...

Bir yerden sonra, başka nerde yazarsanız yazın, neresiyle paylaşımda bulunursanız bulunun, yeri özel olan, blogger olmanızın farkındalığını içten yaşatan asıl bir destekçiniz vardır hep ve O'nun yeri ayrıdır... O, 'Bumerang'dır!..




Elma-Tarçın Tadında Bir Hayat!

"Bir ikili söyleyin ki birbirine çok yakışsın" dense aklıma ilk gelen elma ve tarçın olur herhalde. Birinin olduğu yerde diğerinin olmadığı her an bir eksikliktir benim için zira... 


En favori yaptığım-yemeyi sevdiğim versiyonu tarçınlı-elmalı kek iken, daha sağlıklı ve hafif versiyonlarıına da yönelmiş durumdayım son günlerde. Gece atıştırmalığında 'tarçın-elma' ile yoğurt, sabah kahvaltılarımda 'tarçın-elma' ile yulaf ezmesi, soğuk algınlığında 'tarçın-elma' ile ıhlamur şeklinde her öğünüme her an ekleyebilme eğilimine sahibim bu lezzet ikilisini.

Bir de üstüne tarçının mutluluk vermesi zaten yemem için yeterli sebebe sahipken, dahasının olması, bu eşsiz ikiliyi daha da değerli kılmakta. "Neymiş onlar?" derseniz:
  • Tarçın, hücrelerin glikozu kullanma kapasitesini arttırarak insülin reseptörlerini tetiklemekte, bu sayede kolesterol ve kan şekerini dengelemeke,
  • Elma, içerdiği B-6 vitamini sayesinde vücut için gerekli olan oksijen miktarını arttırmakta ve taşınmasını kolaylaştırmakta, bağışıklık sisteminde önemi olan beyaz kan hücresi üretimini desteklemekte, 
  • Tarçın, elmada bulunan B-6 vitamininin alımını kolaylaştırmakta, bu sayede de hasarlı epitel doku hücrelerine antioksidan desteği sağlamakta,
  • İçerdikleri lifler vücuttaki toksinlerin dışarı atılmasını sağlamakta, sindirim sistemini desteklemekte, 
  • Tarçın, kolon kanserine karşı hücreleri de korumakta imiş. (Kaynak: http://mutfak.milliyet.com.tr/)
Kısacası, ruhen ve bedenen sağlığın en kolay yollarını arıyorsanız, bir tanesi buradan geçmekte, bilginize...;) 

Pinned ImagePinned ImagePinned ImagePinned Image

Pinned Image


*Fotoğraflar alıntıdır.


PS. Konuk yazarı olduğum OMActivities Blog'da bir çekiliş var. Hiç eksik kalmadan ben de katılıyor, çekiliş metnini yayınlıyorum. Ne demiştik, piyangonun çıkmasını istiyorsan, önce biletini almalısın.;)

"İlginç Etkinlik ve Aktivitelerin habercisi <<OMActivities Blog>> ödüllü bir çekiliş düzenliyor. Bu çekiliş sonucunda 1 adet Lomography Fisheye Analog fotoğraf makinesi hediye olarak verilecek. Siz de bu hediyeye sahip olmak  istiyorsanız katılım bilgilerine bu linkten ulaşabilirsiniz."


Cupcake Mania! @MUTFAK

Pinned Image
Pinned ImageGünümüzde yer alan yenilenme ve şıklaşma eğilimleri gittikçe her alana girmeye başladı ki bu beni ayrı mutlu ediyor. Bu değişimden nasibini alan ve bir çılgınlığa doğru giden bir diğer yenilik ise cupcake alanında oldu! Bir-iki çeşitlendirme derken bir anda tüm dünyada bir sanat dalı haline gelen cupcake yapımı, makaronları bile geçmiş, tüm şık davet sofralarında başköşeyi kapmış durumda.  Artık sofraların yanısıra cafelerde, tshirtlerde, broşürlerde; her alanda görmekteyiz bu lezzetli görüntüleri. Üstelik hayal gücünde sınır tanımamakta ve her geçen gün daha da şaşırtmakta tüm tatlı severleri diye düşünmekteyim. Hayalgücümüzü geliştirecek görsellerden seçtiklerim...

Ankara Caz Festivali Kapanış Partisi

Ocak ayından bu yana devam eden Ankara Caz Festivali, dün Hayal Kahvesi'nde düzenlenen kapanış partisi ile sona erdi.  Dj Tarık Koray'ın caz altyapılı müzikleri ile hoş bir gece yaşandı.


Bununla ilgili Gökçen Gökyer Blog'da ve konuk yazarlık yaptığım OMActivities Blog'da ben de destek verici paylaşımlarda bulunmuştum. Zira bir başkent, kültürel ve nitelikli aktivitelerle beslenmeli ve bizler tarafından da böyle güzel organizasyonların teşvik edilmesi; katkıda bulunulması gerektiği görüşündeyim.

Bu yüzden, organizasyonda emeği geçen başta Özlem Oktar Varoğlu olmak üzere, tüm ekibe şahsım ve Gökçen Gökyer Blog takipçileri adına teşekkür ediyor, ileride daha farklı organizasyonlarına da katılabilmeyi diliyorum.

İçten Saygılarımla,

Gökçen Gökyer

Oyunun Kuralı!

 

Hayatta herşey, en azından 'çoğu şey' bir neden-sonuç, sebep-vesile ilişkisi içerisinde, öyle ya da böyle, kim ne der, ne düşünmek isterse. Durum bu. 
Herkesin bir amacı var hayatta, o çemberin içinde bir yeri var, köstek de olunsa, arkasından itekleyeni de olsa...
Köstek olsa azmi öğretiyor, destek olsa inancı tazeliyor.
Her anın süpriz getirebileceğini, iyi olan birşeyin kötüye dönebileceği gibi, kötü sandığınızın aksine büyük güzellikler getirebileceğini gösteriyor.
Peşine düştüğünüz an, siz yorulana kadar arkasından koşturtabiliyor.
Pes edip arkanızı döndüğünüz an ise, kement atıp sizi anında o yaşam döngüsünün baş döndürücülüğünün içine tekrar alabiliyor.
Azına karar kıldığınızda dahi olmadığında yaşadığınız hüsranlığı, size çok daha iyisini kendi elleriyle getirip önünüze koyarak sizi utandırabiliyor. 
Yaşam döngüsünde sağlam bir zincir halkası olabilme çabalarınızda yorulduğunuzu hissettiğinizde, hemen yandan başka bir halkayla size takviye gönderebiliyor.
Sizde pozitifler azaldığında da, daha önceden başkalarında biriktirdiğiniz enerjiler, sizi otomatik deşarj etme görevi üstlenip, ektiğiniz ürünü biçme mutluluğunu verebiliyor.

İşin özü, oyunu kurallarına uygun sürdürmek, en ufak mızıkçılıkta çekip gitmemek, kendi turunuzu sürdürmeye itinayla devam etmek.
Günün sözü ise tüm oyun kuralının altın kuralı: 'Herşey bir sebep için olur'. Bu yüzden çok sorgulamamak gerek...


Ankaralı Bloggerlar Lush'ta!

Sosyla medyada öneminin gün geçtikçe arttığı kaçınılmaz bir gerçek olan bloggerlar, artık bireysellikten çıkıp topluma da açılmaya başladı. Yapılan aktivitelere; buluşmalara bir Ankara ayağı da oluşmuş oldu!

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesi ile organik bakım ürünleri mağazası Lush, Ankara Gordion AVM'de yer alan şubesinde bu önemli gelişmeye ev sahipliği yaptı.

Böyle geniş bir vizyon sahibi markayı yakından incelemek ve Ankara'da yalnız bir blogger olmadığımı bir kez daha farketmek adına iş çıkışımda gecikmeli de olsa yetiştim etkinliğe.



Lush'a vardığımda Zuhal Hanım çoktan tanıtıma geçmişti bile. Hiç bölmeden katıldım ben de dinleyenlere. Ne değişik ürünler kaldı denemediğimiz, ne de farklı yenilikler kaldı henüz bilmediğimiz!. Bunun yanısıra, Lush ekibi organizasyonu çok güzel düzenlemiş... Şık sunumlu aperatifler etrafta dekor misali duran ürünlerin yanında aynı nizamda yerini almış ve etkinliğin sonunda her birimize armağan edilmek üzere küçük birer de hediye paketi hazırlanmış.



Ürünlerden kısa notlarım ise şöyle:
* Yenilebilir bir dudak peeling'i olduğunu biliyor muydunuz?
* Kocaman şekilli sabunları nasıl kullanacağınızı siz de hep benim gibi kestiremeyenlerdenseniz açıklayayım: Küçük parçalara bölerek suda eritip, banyo köpüğü vs. haline dönüştürebiliyorsunuz. (PS. Ben kıyamayıp kokusunu içime çekmek adına saklayanlardanım sanırım, evet!)
* Dudak nemlendiricisi gibi görünen, halbuki kendisi parfüm olan, tam da çantaya atmalık, kokusu harika olan yeni ürünlerden hiç denediniz mi? Vanilyalı tercihim, bence deneyin;)
 


* Diş macununu küçük tabletler halinde ağzınıza şeker gibi atıp eriterek denediniz mi hiç?
* Ya da hiç sabun gibi görünen kütlesel bir şampuan kullandığınız oldu mu?
* Peki hiç su buharı ile üzerinde bulunan renk paletleri ile kişilik tesi yapılabildiğini duydunuz mu?


Şaşırtıcı değil mi? Bir göz atın derim, daha nelere şahit olacaksınız kim bilir...;)
Etkinliğe ev sahipliği yapan başta Zuhal Hanım olmak üzere tüm Lush Ekibi'ne teşekkürlerimi sunar, başarılı ürünlerinin devamını dilerim. 

Mayıs'ta gerçekleşecek olan diğer buluşmada tekrar görüşebilmek dileğiyle,

İçten Sevgiler...

Önce İnsan Sonra Kadın!

Arkadaşımın bir lafı vardı ben yurtdışına çıkmadan önce, "gittiğinde 'kadın-erkek'ten önce 'insan' olduğunu göreceksin" diye. İlginç gelmşti bu söz ilk duyduğumda, cümlenin içi gidip gördükten sonra dolmuştu tam olarak... 

Kadının 'acizliği', 'mahremi', 'gece dışarda ne arar?'ı, erkeğinse 'erkek adam yapar'ı, 'gereksiz güç gösterisi', 'kadın görünce çirkinleşmesi'nden ziyade, önce 'insan' olmalarının gerektirdiği algı şekilleri vardı. Ne hoştu!
Metroyu kullanan, gece dışarda eğlenme hakkını rahatça ve özgürce kullanabilen kadınlar, gündüz bebeklerini bebek arabalarında dolaştıran,  kadınların özgürlüğüne saygı duyan ve bunu asla yadırgamayan erkeklerin olduğu toplumlar gördüm...
Sonra dedim ki: 'olabiliyormuş gerçekten, bir ütopya değilmiş insanların farksızlığı, eşitliği, aynı hayatı eşit haklarda yaşama hürriyeti!!'
'Yoksa hayatın ne önemi, ne anlamı var ki?' diye sorgularım hep, kadın da aynı hayatı yaşıyorken, neden sadece erkekler tat alabilsin ki şu hayatta?!

'Kadının hiç mi cazibesi yok?', 'erkekler kadınlardan daha güçlü değil mi neticede fiziki olarak?' diye soracak olursanız var tabi, onlar hayatın tuzu biberleri... Ama bunlar hep ikinci planda. Önce 'insan'lar. Eşit haktalar. Daha sonra birinin alımı, diğerinin ihtişamı öne çıkar evrenin sürdürülebilmesi adına, hayatın birer kanunu olarak...

8 Mart Kadınlar Günü için çok anlamlı bir mail aldım.... Işın Nur Cicerali, yazılarımdan beni tanımış, bulmuş ve ulaşmış, çok da güzel küçük bir not düşmüş beni duygulandıran...Bu yüzden öncelikle teşekkür ediyorum...

Kendisi sanatla ilgilenen bir Odtü'lü... Kadınlar Günü için bir çalışması olmuş ve bunu blog sayfalarında paylaşarak yazılarımıza ilham kaynağı olabilmesini dilemiş.

Ben de memnuniyetle kabul ettim ve üzerine çalışmasını açıklayıcı ve içerdiği mesajı anlatan kısa bir de açıklama eklemesini rica ettim. 'Kadınlar Günümüz kutlu olsun, ama önce insan olduğumuz hiç unutulmasın' diyor, yazımı Işın Hanım'ın çalışması ile noktalıyorum. 

Çok Sevgiler.

G.Gökyer

http://thumbp18-ne1.thumb.mail.yahoo.com/tn?sid=950099778&mid=AK0fimIAAG4mUTYMiQJ3D1rwhpo&midoffset=2_0_0_1_21502225&partid=2&f=1249&fid=Inbox&w=685&h=415
"Resimde, müzik yapan adamın tüm geri planını kaplayan kadın, onun eserine ilham kaynağı. Dünya kadınlardan alınan ilhamla güzelleşiyor. Hayatımızı donatan pek çok eserde olduğu gibi. Bu resim bir sembol/bir logo olsun. 8 Mart gününü fırsat bilip, tüm kadınlara aslında birer ilham kaynağı olduklarını duyuralım. Bir an düşünüp bu mükemmel duyguyu hep birlikte hissedelim :)
Yaşadığın hayata ne kadınlar değdi… Hayatını donattığın pek çok güzelliğin ilham kaynağı, kadınlar. Dünya kadınlardan alınan ilhamla güzelleşiyor. Bir düşün, sen de öylesin, yaşadığın yer seninle güzelleşiyor ve bu mükemmel bir duygu.  Bunu temsilen, Işın Nur Cicerali’nin “İlham” isimli bu tablosu bugün sosyal medyada duvarlarda paylaşılıyor. Atölyesinden yeni çıkardığı bu çalışmasının, kendini güzelleştirirken dünyayı güzelleştiren tüm kadınlara ulaşması dileğiyle… Dünyanın İlham Perileri! Günümüz Kutlu Olsun."

Işın Nur Cicerali
www.isinnur.com

Ankara' da saklanmış gizli hazineler! @KONUK YAZAR

Gün geçmiyor ki Gökçen Gökyer Blog'da yeni dosyalar oluşmasın! =) Konuk yazar klasörümde bugün bir 'iade-i ziyaret' söz konusu... Bildiğiniz üzere, sevgili OMActivities Blog yazarı Özgehan Omağ'ın -ki kendisi Hürriyet Bumerang Ailesi'nden akrabam olur =) - konuk yazarlarının 'Ankara ayağı'yım. (Daha önce okumadıysanız eğer bunu ve bunu tıklayabilirsiniz=) )

Kendisi, Geocaching hobisinde 'master degree' olur. "Peki nedir bu Geocaching?" diyorsanız eğer, buyursun kendisi anlatsın diyor, sözü Özgehan Omağ'a bırakıyorum.;))

PS. ODTÜ de bu işin içindeymiş de hiç bilememişiz =)


Şifa-i Teknikler!

Herkesin kendince rahatlama yöntemleri vardır. Sürekli ben de kendiminkilerden bahsedip duruyorum ya hani, aslında en önemlisini atlamışım halbuki..
İnsanın içinde birikir ya hani, tüm stresi, düşünceleri arada..
Bağırıp atmak ister ya dışarı tüm hepsini bazen..
Deşarj olmak için müziğin sesi de birebirdir ya hani...
Aynı zamanda sana ağır gelmeye başlayan kendi gücünü dışa yansıtmak ister ya insanın kendi elleri bir de üstüne...
Tüm bunları sanatla birleştiren bir araç vardır asıl; o da tıngırdattığım gitarımın telleri!

İçinden geldiği gibi haykır! Avazın çıktığı kadar bağır! Dilediğin akorları çal bangır bangır! Akıtmak istediğin enerjin kadar ritmini arttır!

Şarkını tamamladığın an sen de tamamlanmışsın demektir: ne sinir kalmıştır geriye, ne gereksiz vesvese, ne de huzursuz endişe! Puf diye geçer gider hepsi, bu kadar sihirli bir etkiye sahip, müthiş bir sakinleşme iksiri!

Pinned Image 

*Fotoğraf alıntıdır.

Uçağınızın kalkmasını beklerken bir kaçak olduğunuzu öğrenseniz ne yapardınız?

Havaalanında geçen uzun bekleyişler nasıl daha stresli hale gelebilir diye kendinize sordunuz mu?

En fazla biletiniz kaybolur, bavulunuz karışır zannediyorsunuz değil mi? Aşağıdaki video, bu konudaki bütün beklentilerinizi alt üst ediyor.

NIVEA, yolcular üzerinde uyguladığı Stres Testi’yle, onlara stres dolu dakikalar yaşatmış ve yeni Stress Protect deodorant için eğlenceli bir viral reklam hazırlamış. İzleyin ve siz bu duruma düşseniz ne tepki verirdiniz hayal edin…



Bir bumads advertorial içeriğidir.

Fashion Details/Part3 @FASHION

Kıştı, soğuktu derken, cemrenin havaya düşmesi ve mart ayının gelmesiyle, bahar ayına da girmiş bulunmaktayız... Gerçi Ankara'da 'soğuk' kavramının bir hayat duruşu olması sebebiyle biz çok ılık havayı hissedemiyoruz buralarda, ama elbet birileri bir yerlerde keyfini çıkarıyordur diye düşünüyorum. =) Hazır mevsim yenilenmiş, hava değişmeye başlamışken, kendi havamızın ve modumuzun da yenilenmesi ve tazelenmesi gerekliliğine inanıyor ve bunun için en kolay yol olan dış görünüşten başlıyorum. Moda klasörüne pırıltılı ve şıkırtılı bir dosya daha ekliyorum! Tam da bizlik, değil mi hanımlar? ;)
Imagem pinada

Çıkar Dünyası

Çıkar dünyasında yaşıyoruz şu hayatta...
Yok öyle hava bedava, su bedava...
İlla ki bir karşılığı olmak durumunda verdiğin selamın, gülümsediğin suratın, gösterdiğin saygının...

'Eskidenmiş hep...' diye başlayan cümleler mi kaldı geriye geçmişten gelen bilmem, ama benim kendimi bildiğim yıllar bu cümleleri çoktan eskitmiş gitmiş, kalmamış öyleleri...Ben görmedim daha çürüten düşüncelerimi...

Pinned Imageİyilik yaptığın kadar iyisin.
İşine gelindiğin kadar samimisin.
İşini zamanında bitirdikçe değerlisin.
Sevgilisi olmadığı zaman kadar canı ciğerisin. Sahi, nedir öyle dün sürekli halini hatrını sorarken, bugün sesinin kesilmesi? Neticede sadece arkadaşı değil misin?..
Yalnız olduğu kadar yoldaşısın.
Alttan aldığın kadar anlayışlısın.
Derdini paylaşmadıkça mutluluk vericisin.
Derdini sordukça ilaç gibisin.
Popüler oldukça herkesin ilgisini üstüne kayıtsız çekersin.
Çekici olmadıkça tehlikesizsin....

Ha eğer derseniz ki: 'olsun ben herşeye rağmen inanıyorum, iyi düşün, iyilikler seni bulsun...' işe yaradığında lütfen bana da haber verilsin...!



Saygılarımla...




More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı