Yüzüklerin Efendisi! @FASHION

Günlük hayatımızda, bizi en çok anlatan konuşmamız; konuştuklarımız ve konuşma stilimizdir... Karşınızdaki sizi dinlerken en çok yüzünüzle ilgilenir... Ve eğer siz de onlardan -konuşurken ellerini kullananlardan- biriyseniz, bir diğer dikkat çeken unsur da ellerinizdir... Şık kelimeleri, şık ellerinizle görselleştirmeye, ruh halinize göre enerjinizi ellerinize yüklemeye ve karşınızdakine aks ettirmeye ne dersiniz?

Pinned Image

Ankara'ya Serzeniş

Kızıyorum Ankara'ya...
Bi' taraftan hiç sevmediğim, diğer yandan da bi' türlü vazgeçemediğim için...
En çok da başkent olmasının hakkını veremediği için...
Geçen sabah MaxFm'de Özgür Aksuna soruyordu yine... 'Sizin için Ankara'yı çekici kılan nedir?' diye bu sefer de...
İşte tam bu noktada, kızdım Ankara'ya yine... Aklıma iki şey getirdiği için sadece... Ankara'da cazibe merkezi yaratamadıklarını hatırlattığı için kendime...
Ha, iki şey dedim ya hani, onu da söyleyeyim... Birisi Odtü, diğeri de Max Fm'in radyo frekansımda yer edinmesi geldi aklıma sadece... -Manevi bağlarım olan konular başka tabi, benim kızdığım Ankara'nın kendisi...-
Sonra yine kızdım Ankara'ya, Odtü bu şehirde olduğu için... İnsanın bırakıp gidesi gelmediği için...
ODTÜ'lüler Bülteni Yayın Kurulu'nun merkezinin burda olması gerektiği için... Bu kurulu çok sevip, bırakıp gitmek istemediğim için..
Bugün de uzun süredir bir türlü fırsat bulup gidemediğim Mezunlar Derneği'nin 'Edebiyat Kulübü' için... Bu kadar nitelikli, entellektüel, çarpıcı karakterleri bir araya getirdiği için... Beni bu kadar etkiledikleri için... Burda kalmamı mantıklı kılan bir sebep daha eklediği için...
Kızdım sana Ankara...


F Vitamini, En Enerjiği!

Çok sıkı-fıkısınızdır hani...
Ama şu yoğunluklar hep girer araya hani...
Tam biriniz uygun olduğunda diğeri en meşguldur...
Bir tarafınız hep bir mola vermek ister, ama hayatın gerçekleri, olur ya, rol çalıyordur hep senaryonuzda...
Derken sonunda dersiniz, 'hadi üç-beş hangimiz gelirse, bir atalım kendimizi dışarı, kıralım şeytanın bacağını'...
Sonra bir anda bakarsınız, iki-üç derken, her 'en sevdiğiniz' çıkıp gelmiş, geçerken aramış yolu ordan geçmiş.
Spontaneliktir ya hani en efsanesi... Bu da oluverir bir anda onlardan birtanesi...
Yine de iştir, güçtür dersiniz ya hani. 'Gitmem gerek'lerle başlar gecenin öncesi...
Ama işte hep bu arkadaş ortamı!  Mümkün müdür buluşunca birbirinden ayrılmaları?!
Saatler akar, geceye bağlar, gece uzar, güneş doğar, öğlen olur, gün akşama döner...
Sizi almıştır artık çoktan enerji, sinerjinin akıbetinde, sazlar cazlar eşliğinde...
En güzeli de, birlikte bitirdiğiniz gecenin sabahına birlikte uyandığınızda, başlar ya hani önceki günün kritikleri..
Uzayıp giden kahvaltı keyiflerinin devam ettiği kahve sohbetleri...
Herkes canındır hani...
Hepsi cıvıl cıvıldır hani...
Muhabbetlerinizin en güzel halidir hani...
Mutlu olmanın dayanılmaz hafifliği...
Ne güzeldir F vitamini!

Barselona Barselona! @AVRUPA GÜNCESİ

Avrupa Güncemde Almanya notlarıma kısa bir ara vererek şu soğuk kış günlerinde içimizi ısıtacak ve modumuzu yükseltecek bir konu ve şehirle; Barselona ile devam etmek istiyorum. Mimarisine zaten çok önceleri değinmiştim Gaudi ile ilgili postumda... O yüzden, bu sefer değineceğim konu 'Plajları'!

Aptal Erkeklerle Akıllı Erkeklerin Farkı

Pinned Image
  • Akıllı erkekler Aptal kadınlardan hoşlanır: Çünkü onların egolarını yukarda tutmak için en kolay çözüm yolu budur.
  • Aptal erkekler Akıllı kadınlardan hoşlanır: Çünkü onların himayelerine girmek en kolay çözüm yoludur, hiçbirşeye kafa yormaları gerekmez.
  • Akıllı erkek Akıllı kadınla bir araya gelmekten pek hoşlanmaz: Çünkü her an onlar daha akıllı çıkabilir; risk almak istemez.
  • Akıllı erkek ve Akıllı kadın bir araya da pek gelmezler: Çünkü birbirlerini yüceltecek yeterli güçleri de yoktur, yeterli özgüvenleri de...
  • Ama Akıllı erkek bir de üstüne Zekiyse, Akıllı kadının peşini hiç bırakmaz: Çünkü güçlerini birleştirdiklerinde gerçek bir muhteşem çift olacaklarının farkındadır.  
  • Asıl olay, zekayı da akla katmaktadır. 
  •   
     
 Pinned Image

PS. Lütfen bu sözlerimi siz üstünüze alınmayın, zira muhtemelen bunu okuyan diğer çoğu kimse kategorize ederken bulacaktır kendini. Bunu hiç istemem.

Baharat Aşkına!


Baharat sevgim ilk bu filmden sonra tetiklenmişti: Aşk İksiri... O güzel Bollywood yıldızının büyük bir itina ve kutsal olduğuna inandığı ritüelle hazırladığı baharat karışımları, her türlü derde çare olurdu... Küsleri barıştırır, aşıkları buluşturur, ağrı-sızısı olanları sağlığına kavuştururdu... Baharatlara olan ilgim, daha sonrasında da Johny Depp'in oynadığı 'Çikolata' filmiyle iyice pekişmiş oldu. Yine baharatlara meraklı bir kadın, yine bir aşk ve yine başrolde baharatlar... Sıcak çikolataya acı pul biber konulduğunu da ilk o zaman keşfetmiştim...

Aktarları pek severim bu yüzden... Evimin arka sokağında keşfettiğim aktara uğramadan önünden geçtiğim nadirdir. İçeri girmek; farklı farklı baharatlar seçmek, doğal çaylar bulmak, yeni tatlar; yeni kokular keşfetmek ayrı bir huzur vermekte...

Sanki her dokunduğum baharatın, bu filmlerdeki gibi, fizyolojik yararları kadar psikolojik bir yararı; bir terapi etkisi de olacakmış gibi gelmekte.. Sanki bir tılsımı varmışçasına cezbetmekte...

Tüm bu hisler 'sanki' mi?.. Yoksa gerçek mi?.. Gerçekten mi?!.. =)


Türkiye'nin İlk Psikolojik-Polisiye Yazarı Şule Şahin ile Son Çıkan Kitabı "Kırmızı Kadifenin Sırrı" Üzerine.... @RÖPORTAJ

ODTÜ'lüler Bülteni Yayın Kurulu'nun bana kazandırdığı birçok değer ve dostluklardan biri de şüphesiz ki Şule Hocam... Gün geçmiyor ki birbirimiz adına yeni özellikler öğrenelim, yeni yakınlıklar kuralım. Yayın Kurulunda 2. yılına girdiğim bu dönemde, yaşın ve mesafenin ortadan kalktığı çok sıcak bir ortama sahip olması sebebiyle, her hafta yapmakta olduğumuz eğlenceli ve entellektüel yemekli toplantılarımızı iple çeker durumdayız. Özellikle toplantılarımızı yapmakta olduğumuz Odtü Mezunlar Derneği Vişnelik Tesisi'nde yaz boyu -Ankara'nın en güzel manzarasına hakim olduğuna inandığım- havuz başı toplantılarımız, Ankara'da yaz mevsiminin keyfine vardığım tek zamanlar oldu diyebilirim sanırım.

İşte böyle keyifli kurulun keyifli insanlarından birisi olan Şule Şahin'in de, her geçen gün hayranlıkla keşfettiğim özelliklerinden birisi de yazarlığı oldu. Üstelik kendisi Türkiye'nin ilk 'Psikolojik Kadın Polisiyesi Romanı' yazarı... Kopmuş İp, Kocama Tuzak Kurdum ve son olarak Kırmızı Kadifenin Sırrı... Raflarda henüz yeni yerini alan kitabı çoktan okunmaya ve paylaşılmaya başlandı bile...

Alışmak mı, Vazgeçmek mi? İşte Bütün Mesele Bu...

Pinned Image 

Belki de bu yüzden, alışıyorum hemen... Gittiğim yerlere, duyduğum sözlere, tanık olduğum görüntülere, hayal ettiğim düşüncelere... Nasıl bir huydur bu anlamış değilim, iyi bi'şey mi, yoksa bu işte bi' tuhaflık mı var bilmiyorum. Fazla mı açık fikirlilik yoksa çizilememiş mi karakteristik özellik, o konuya da hakim değilim. Ama bildiğim birşey varsa, o da alışkanlıklarımın çok şıpsevdi olması.

Gideceğim yere hep zor gidiyorum, çünkü alışmış oluyorum bırakacak olduğum yere; eşime dostuma; her gün geçmekte olduğum yol güzergahıma. Gittikten sonra mı? Onda sıkıntı yok; gidince de oraya alışıveriyorum hemen nasıl olsa... Bir hayat kuruyorum kendime gittiğim her yerde bir anda, birkaç gün de olsa, birkaç sene de, birkaç saat de... Ordayken çok güzel tabi, zaman çabucak geçiveriyor birşey anlamıyorsunuz...da... yine dönüş zamanı geliyor ve yine bir alışkanlıktan vazgeçme zamanı gelmiş çatmış oluyor ve alıyor yine sizi bir telaşe, bir buruklık içinizde... İşte bu durumun sıkıntısı da burdan kaynaklanıyor diyorsunuz içinizden her seferinde...

Hayatıma insanlar giriyor, onlara da alışıyorum. Yaşam döngümde bir yerlere oturtuyorum hepsini bir bir. Zaman içinde kimisi daha ön koltuklara geçiyor, kimisine de oturacak yer kalmıyor, çıkıp gitmesi gerekiyor, o ayrı. Ama onları kovarken bile o alışkanlıktan vazgeçme hissi yok mu?.. Yine hüzün veren bir tarafı oluyor...

Bazen de kendimi özlüyorum, kendimi kendimle bırakıyorum. Sonra kendime alışıyorum. Başka birisi beni benimle paylaşmak istediğinde, o alışkanlığımı da kırmak istemiyorum. Zor geliyor paylaşılmak başka birisiyle; ta ki o kişiyle paylaşıldığımda da ona alışana dek... O geldikten sonra da hemen bir B planı misali, yeni bir hayat kuruyor bünye nasılsa içinde....

Peki sorarım size: Alışmak sevmekten daha mı zor geliyor? Alışmak bir yara da, vazgeçtiğinde mi bağrında tütüyor? Ben anlamadım. =)




Sexmograf'la Gecenin Ritmi, Gecenin Titreşimi

 

Dikkat: Alina çıkabilir! Gece, yatak, müzik ve seksi bir kadın... Durex kızı Alina, yukarıdaki videoda muhteşem bir şarkı eşliğinde yatakta zıplıyor. Titreşimi ekran karşısından bile hissedebiliyorsunuz. Sexmograf için özel olarak hazırlanan bu şarkıyı dinlemek ve Alina’yı odayı sallarken görmek için mutlaka videoyu izleyin!

Yataktaki performansınızı ölçen Sexmograf sayesinde bu süreci siz deneyimleyebilirsiniz. Denedim, %100 çalışıyor! Tek yapmanız gereken Sexmograf’ı açmak ve telefonu yatağa koymak... Gerisi size kalmış. :) Uygulamanın en iyi özelliklerinden biri de, modunuza göre dilediğiniz kategoriden dilediğiniz şarkıyı seçebilmeniz: Latin Ateşi,  Rock&Sex, Romantic, Tropik, Electroboogie... Gecenin ritmini de titreşimini de partnerinizle birlikte hissetmek için buraya: https://itunes.apple.com/us/app/sexmograf/id507055633?mt=8

Uygulamanın videosunun yanı sıra bir de oyunu var. http://www.durexsexmograf.com/ adresinde oynayabileceğiniz oyunda; parmakları çalıştırarak yatağı, odayı, hatta web sitesini sallıyorsunuz.Ne kadar tık, o kadar yüksek performans... Alina’nın da dediği gibi: ‘Elinizden geliyorsa’ siz de deneyin!
Gecenin ritmini titreşimle birleştiren Durex, bakalım bizlere daha ne sürprizler yapacak... Biz en iyisi Facebook’tan takipte olalım: https://www.facebook.com/Durex.Turkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

DIY Kolye/Yaka @FASHION

Son zamanlarda sıkça gördüğümüz kolye görünümlü yakaları evde kendi zevkimize ve stilimize göre yapmak mümkün. Eğer ki biraz merakınız, örgü kabiliyetiniz ya da benimki gibi bir anneniz vs varsa, dışarda satın alabileceğiniz maaliyetle evinizde birden fazla yaka hazırlayabilirsiniz. Hem açık yakayla, hem de kapalı kıyafetlerle hoş bir uyum sağlamakta.

İhtiyacınız olan, altlık olarak kullanacağınız çeşitli modelde yakalar (hazır yaka alabilir, kumaştan kesebilir ya da bizim yaptığınız gibi kendiniz örebilirsiniz.), istediğiniz renkte kurdele ve boncuklar ve de dikmek için iğne-iplik.

DIY necklace 

Daha sonrası sizin paşa gönlünüze kalmış;) İstediğiniz kombinasyonu, istediğiniz malzemeyle yapabilirsiniz. Bizim hazırladıklarımız bu şekilde oldu. Örgü kısımlar için anneme 'special thanks'!

DIY Necklace 
Pinned Image
DIY Necklace 

Bu da ikinci model yaka...

Pinned Image 

Pinned Image

Gayet pratik gördüğünüz üzere... Denemeye değer =)

*Fotoğraflar: Gökçen Gökyer

Okuma Köşeleri @DEKORASYON

Kafanız çok doludur, sürekli birşey düşünür moddasınızdır, beyniniz yorulmuştur... Bu duruma bir mola vermenin iki yolu vardır; biri uyumak -ki rüyalarınızda tekrar yakalanma ihtimaliniz bulunmakta-, bir diğeri ise kitap okumak...

Son zamanlarda ilk seçeneğe yönelmeye şartlarım pek elvermediğinden, ben ikinci çözüme yöneldim. Bulunduğunuz şartları, ortamı, düşünce dağınıklığını bırakın dağınık kalsın. Açın başkalarının hayatlarından, hayal dünyalarından birer sayfa, okuyun. Çevirdiğiniz sayfalardan başınızı kaldırdığınızda, sanki bir rüyadan uyanmışsınız hissi yaşadığınızı farkedeceksiniz.

Bu kitapların ise en güzel eşlik ettiği yerlerin her ne kadar yolculuklar olduğuna da inansam, evlerde yaratılan sıcak okuma köşelerinin de ayrı bir cazibesi olduğu kanısındayım. Hem evde vereceğimiz kısa molalarda huzurlu ortam sağlamakta, hem de evde yeni mekanlarla aktivite alanları yaratılmakta... Evde canı sıkılanlara...;)

Pinned Image

Pegasus Çok Gezenler Kulübü ile Londra'ya Gitme Sırası Sende!

Pegasus Hava Yolları, Facebook sayfasında yine yepyeni bir yarışmayla karşımızda! Pegasus’un uçmayı, kaçmayı ve yeni şehirler keşfetmeyi sevenlerden oluşan Çok Gezenler Kulübü, şimdi de Londra’ya gidiyor. Ama bu defa giderken yanlarında şanslı 2 kişiyi de götürecekler.

Pegasus Çok Gezenler Kulübü ile Londra’yı karış karış gezmek isteyenler unutamadıkları tatil fotoğraflarını Pegasus Facebook sayfasındaki “Çok Gezenler Kulübü ile Sıra Sende” uygulamasına yükleyecek ve kazanmak için oyları bekleyecek!

En çok oyu alan 20 kişiden Pegasus jürisinin seçtiği 2 şanslı kişi muhteşem bir Londra seyahati için bavulunu toplamaya başlayacak! Bitmedi! Ayrıca verilen oylarla en çok oyu alan diğer 18 kişi Pegasus’tan yurt içi veya yurt dışı gidiş-dönüş bir uçak biletinde %50 indirim kazanacak!

Kazanmak isteyenler buraya!

 pegasus cok gezenler kulubu


Bir bumads advertorial içeriğidir.

Arkadaşlık Adına Bir Yazı...

Fotoğraf: Dostluk;

Dostluk her gün 2-3 kere telefonla konuşmak değildir..

Dostluk bu yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında diğer insanların dedikodusunu yaparak karşılıklı birşeyler paylaşıldığını zannetmek değildir...

Dostluk; dost bildiğin kişininen ince detaylarını bilme ihtiyacı ve gereği değildir...

Dostluk; dostbildiğin kişinin senin en karışık detaylarını bilmesi gerektiği değildir...

Dostluk her hafta 3-5 kere görüşmek değildir...

1 ay, 1 sene, 5 sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insani birden bire arayıp, dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni geri çevirmez ve sanki daha daha konuşmusun gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse, ve daha da önemlisi bu 1 ay, 1 sene, 5 sene ayrılığa rağmen bu insanın başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen ve aynı şekilde onun da öyle oldugunu biliyorsan EMIN OL KI..... O kişi senin dostundur... Sen de O'nun...

" Her tür ilişki avuç içinde duran kum taneleri gibidir. Avucumuzu sıkmadan, gevşekce tutarsak, kum taneleri kaymaz, durur.

Avucumuzu kapatıp, sıkmaya başladığımız an kum taneleri parmaklarımızın arasından akmaya baslar. Bir kısmını tutmayı basarsanız da, çoğu akıp gider.

Hayatta pek cok insanla karşılaşırsın.. Ama sadece gerçek dostlar senin kalbinde bir iz bırakır...!Yunan arkadaşlarımız irdelemişti bu sözcüğün anlamını geçen sene, ortak kelimelerimizi analiz edip, öğrendiğimiz sözlerin anlamını incelerken tek tek. En çok da bu ilginç gelmişti onlara: 'Arkadaş'... "Arka-daş" demiştik anlamına; arkanı dayayabileceğin, birbirinizin arkasını kollayacağınız kişiler onlar demiştik. Onlar da hep böyle bir durum olduğunda kullanmışlardı bu kelimeyi, anlamına dikkatini çekerek 'Arka-daş-ım' demeyi bilmişlerdi sonrasında...

Biz ise bazı kelimeleri ne kadar çok yıpratıyor, değerini ne kadar çok azımsıyoruz aslında dilimizde... Halbuki, bazı kelimeler o kadar anlatıyor ki kendisini, anlamını, önemini kendiliğinden... Arkadaş da tam olarak bunlardan birisi diye düşünüyorum. Yolda karşılaştığımızda selam verdiğimiz, sadece karşımıza çıktığında hatırını merak edip sorduğumuz, sosyal ağlarımızda nezaketen tuttuğumuz ve arkamızı döndüğümüzde az önceki gülen yüz halini korumayacağına emin olduğumuz ve de hayatımızda onlar olmadığında pek de birşey kaybetmeyeceğimizi bildiğimiz kişilerle olan ilişkilerimize 'Arkadaş' denmesini istemiyorum ben. İtirazım var böyle diyenlere! Ne kadar yüzeyselleştiriyor, ne kadar derin bir anlamı olan tek bir kelimeyi yok ediyoruz bu şekilde...

Sırf böyle diyenlere inat, arkadaşlarıma arkadaş demiyorum ben; di-ye-miyorum! Dost diyorum onlara., kardeşim diyorum. Başka kelimeler arıyorum, buluyorum onlara her seferinde. Hakkını vermeli sağlam dostlukların, gerçek ilişkilerin, hatırı sayılır kişilerin diye düşünüyorum.

Değerini de biliyorum, daha bi' şükran duyuyorum, daha bi' sahip çıkıyorum hayatımda onlara...
Pinned Image
*Fotoğraflar alıntıdır. 

Black&White

Bazı insanlar vardır, hayat onlar için yalnızca ya siyah, ya beyazdır. Hiç başka renk kabul etmezler hayatlarına. Gerek yoktur çünkü, kullanmayacaklardır nasıl olsa. Eskiden ben de mi böyleydim acaba?.. Ne griyi severdim, ne renk kabul ederdim hayatımda, kafamda ölçmüş biçmiş olurdum nasılsa en başında.
Belki, tek düze, sıkıcı bir hayat hep tek pencereden filtrelenmiş bir dünyaya bakmak da,
bir taraftan da net mi görmeyi sağlıyor acaba siyah-beyazlık aslında? Negatifini aldığımız görüntülerle, renkliyken farkedilemeyecek detaylar; konturler daha mı net beliriyor acaba resmin içinde?
Sınırlar, karanlıklar, aydınlıklar daha mı çıplak oluyor insanın gözünde bu şekilde?
Bir 'kim bilir?' daha....

Pinned Image
Pinned Image

Banyolarda Asalet @DEKORASYON

En kolay sakinleşme yolu olan sıcak/ılık bir duş almak, bir de keyif verici ortamda sağlandı mı, işte o zaman gerçek bir meditasyon niteliğine dönüşmekte. Daha önce banyolara olan ilgimi ve banyonun geçmişini yazmıştım. 'Banyolarda ilgi çekici, şık dizaynlar nasıl sağlanır?'a örnek olarak da aşağıdaki görselleri paylaşıyorum. İnsan böyle güzel yerlere sahipken, gidip sadece evin salonunda vakit geçirmek istemiyor doğrusu...  -Geçen gün aynı düşünceyi evimin koridoru için de düşündüm hatta, onu da ayrı yazarım.-  Şık dokunuşlardan banyolar da nasibini aldı kısacası klasörlerimde. Keyif her yerde;)
 
Pinned Image

Gökçen Gökyer Blog @Konuk Yazar

Daha önce bahsettiğim Van Gogh eserlerinin yer aldığı Van Gogh sergisini OMActivities Blog'da yazdım tekrar. Yarın son günmüş arkadaşlar, kaçırmayın sakın benim gibi!! 

Ankara - Cer Modern ''Vincent Van Gogh Sergisi'

Satır içi resim 1

Bir Buket Kurabiye! @MUTFAK

Lezzetler şekil ve format değiştirdi! Sadece mideye değil, aynı zamanda göze de hitap etmekte artık yiyecek ve içecekler. Hem "sene olmuş 2013..." diyenlerdenseniz, mutfaklarınıza da böyle bir yenilik getirmenin zamanı gelmiş demektir.;) Üstelik hediye olarak da çok cazip!
Aşağıda görmüş olduğunuz, benim hediye olarak hazırladığım zencefil-tarçın ve çilek aromalı yaptığım kurabiyelerden oluşan bir yeniyıl buketi.
Hem sofranızda görsellik oluşturmakta, hem damaklarınızda hoş rahiya bırakmakta, hem de ambalajınızdan kalanlar küçük birer hatıra...
Kurabiye tadında bir yıl dilerim herkese;)

Pinned Image

Pinned Image 

*Fotoğraflar: Gökçen Gökyer

 

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı