Gökçen Gökyer Blog'da dopdolu bir aya daha başlıyoruz, hem de kiminle dersiniz?! O çok sevdiğim, şarkılarıyla beni benden alan ve Türkiye'ye geleceğini önceden duyurduğum dünyaca ünlü flamenko-caz sanatçısı Buika ile!!
Aslında benim amacım kendisiyle birebir görüşmek, konser öncesi hem tanışmak hem de kısa bir röportaj yapmaktı. Fakat kısa süre önce köşe yazarı olarak yazmaya başladığım Çayyolu Life Dergisi benden önce davranarak kendisini İstanbul'da yakalamayı başardı. Mesafe ve zaman sıkıntısından dolayı çok istememe rağmen röportaja dahil olamadıysam da, dergimizin ekibi röportajı Çayyolu Life Dergisi ile aynı zamanda Gökçen Gökyer Blog'da da paylaşma nezaketinde bulundular.
Kendilerine tekrar teşekkür ediyor, 25 Mayıs'ta Buika ile birebir görüşebilmek ümidiyle diyorum ve sizi çok keyifli bir 'Buika Röportajı' ile başbaşa bırakıyorum..
Hola Buika, hope to see you in Ankara! =)
Bu bahar, İspanyol aşk şarkılarının tutkulu sesi Buika; en iyi şarkılarını bir araya getirdiği “En Mi Piel” albümünden sonra çıkaracağı 'La Noche Mas Larga' albümünün Avrupa Turnesi kapsamında önce İstanbul Opera Orkestrası ile 'Senfonik Buika' projesini 24 Mayıs'ta İş Sanat Sezon kapanış konserinde sahneye taşıyor. Buika İstanbul konserinin peşi sıra Pasion Turca himayesinde 25 Mayıs'ta Ankara’da ve 26 Mayıs'ta İzmir'de de sahne alıyor.Flamenko ile Caz’ı bir araya getirerek, Flamenko’yu farklı boyutlara taşıyan ve dünya müziğine yepyeni bir tarz kazandıran Buika; copla söylediği şarkılarını adeta yaşıyor, kelimelerle oynuyor ve duyguları içerek kulaklara fısıldıyor.İkinci albümü “Mi Niña Lola” albümü ile İspanyol Müzik Ödülleri’nde “En İyi Prodüksiyon” ve “En İyi İspanyolca Albüm” dallarında ödül alan, “El Ultimo Trago” albümü ile de “En İyi Tropikal Albüm Grammy”'sini kucaklayan Buika, yepyeni albümü La Noche Mas Larga'da kendi şarkılarını ve Siboney, Ne Me Quite Pas ve Throw It Away gibi klasikleşmiş şarkıları seslendiriyor.İstanbul’da İş Sanat’ta gerçekleştireceği Senfonik Buika Konseri’nden hemen sonra kariyerinin en güzel şarkılarıyla yeni kaydettiği şarkılarını ilk kez 25 Mayıs'ta Ankara'lı ve 26 Mayıs'ta da İzmir'li hayranlarına sunacak olan aşkın tutkulu sesi Buika sevenlerine Mayıs ayına özel unutulmaz bir müzik şöleni yaşatacak.Buika sohbet ederken de şarkı söylerken de çok içten ve her şarkı söylediğinde insanın gönlü aşkla doluyor.Efsanevi caz piyanisti Chick Korea ile 70. yaş günü kutlamalarında beraber sahne aldınız, size şarkı söylerken eşlik ettiğinde neler hissettiniz?Muazzam bir geceydi. Büyük bir mutluluk yaşıyordum çünkü asla nereden geldiğimi unutamıyorum. Mahallemi, çocukluğumu, bizi terk eden babamı. Çok sert bir dünya. Çocukken yaşadığım zorluklara sanki zihinsel bir duvar da eşlik ediyordu. Sınırlılıklarımı aşabildiğim için kendimle gurur duyuyorum.“Chick Korea’nın Flamenko Kalbi” projesi yine efsanevi bir caz kulübü olan Blue Note’da gerçekleşti, o özel gecede kulübün atmosferi nasıldı?Sihirli bir geceydi bana atmosfer öylesine tanıdık geldi ki , tarif etmem çok zor. Kendimi oraya ait hissettim. Aynı sihir bana İstanbul’da da olmuştu. Hatırlarsan, kuliste herkese sarılıyordum, Pasion Turca ekibiyle , sen de oradaydın. Blue Note’da da herkesi tanıyormuşum gibi hissettim ve izleyicinin de aynını hissettiğinden eminim.Ayrıca yine New York’ta ünlü Carnegie Hall’de de uzun zamandır birlikte çalıştığınız Kübalı piyanist Chucho Valdes ile birlikte sahneye çıktınız, peki o gece için nasıl bir repertuar hazırlamıştınız?Artık sahnede ne yaptığımı hiç bilmiyorum. Blues’u, cazı, flamenkoyu unutuyorum. Sadece olmaya karar veriyorum ve kendimi özgür bırakıyorum. Ne hissediyorsam oyum. Müzisyenlerle doğaçlamalarla gideceğimiz yolu sahnede buluyoruz ve sonuç olarak 7 nota çevresindeyiz, hissetmek önemli.Pedro Almodovar’ın filmi “İçinde Yaşadığım Deri” hikayesi oldukça sert bir filmdi ve yine sizin şarkınızın bir kısmı da travmatik bir sahneye eşlik ediyordu, film hakkında neler hissediyorsunuz?Pedro Almadovar’ın cesareti bana ilham veriyor. Cesur insanlara, duyguları cesurca ifade eden insanlara ihtiyacımız var. Pedro Almodovar benim için bir kahraman. Onu çok seviyorum. Bana göre filmi de yine çok cesurdu. Filminde şarkı söylemek fikri bile çok heyecan vericiydi.Eminim, dans müziklerini takip edenler David Penn’in remix’lediği “Will I” ve Kiko Navarro ile kaydettiğiniz “Sonando Contigo” gib dans şarkılarınızı da bilirler, peki sırada neler var?Elektronik müzik durdurulamaz. Benim için de dans müziği için tam zamanı olduğunu hissediyorum. Çok iyi dans müzikleri var üstelik derin duygular hissettirebilen dans şarkılar da var. Ayrıca kimi zaman çok basit sözleri olan bir dans şarkısı da duygulara dokunabiliyor. Tıpkı , Modjo’nun Lady şarkısı gibi. Sözleri basit ama dinlerken bir anda kendinizi dolu duygu içinde buluyorsunuz. Ben de Kiko Navarro ile bir dolu şarkı kaydettim ve albüm artık piyasada. Bir yandan da sevmek üzerine ikinci kitabımı yazdım bile. 'La Noche Mas Larga' albümüm de hazır ve çok kısa bir süre sonra piyasada olacak. İstanbul’da İstanbul Opera Orkestrası ile sahne alıyor olacağım. Yeni şarkılarımı ilk kez İzmir ve Ankara’ya da getiriyorum.Türkiye’deki dinleyici hala “No habre nadie en el mundo” şarkınıza bayılıyor, ama sizin tarafınızda bu şarkının pek favoriniz olmadığını biliyorum, peki sizin duygularınızı en çok harekete geçiren şarkınız hangisi?Benim için herhangi bir şarkı , kaydettikten sonra bitiyor. Yaptıysam bitmiştir. Beni esas heyecanlandıran yeni şarkılar. Albümlerimi de asla dinlemiyorum, sürekli yeni şarkılar yazıyorum. Sahnede de eski şarkılarımdan çok hazırladığımız yeni şarkıları paylaşmayı seviyorum.Bir yandan caz kayıtları, bir yandan dans şarkıları, peki artık sahneye nasıl bir repertuarla çıkıyorsunuz?Albümlerimden şarkılar söylüyorum ama her konserde yepyeni şarkılar da söylüyorum. Ayrıca bundan böyle Motown şarkılarından da sürprizlerim var. Sahnede benim için her defasında sürprizler oluyor, dinleyiciler için de sürpriz şarkılar oluyor…
Röportaj için Cenk Erdem'e ayrıca teşekkürler...
Sevgilerimle,
Gökçen Gökyer
0 comments:
Yorum Gönder