Yeri geldiğini düşünüyor, bazı kulaklara su kaçırmayı umuyor ve bu suretle dünya üzerinden -ülkemizde karşılaştırmalı örneklerle ispatın daha çok tercih edilmesi dolayısıyla- bir örnek veriyor ve bir kent parkının o kent için önemini vurgulamak adına bir 'Yeşil Alan'a yer veriyorum Avrupa Güncesi'nde.
Planten un Blomen, Almanya'nın Hamburg şehrinde, 'şehrin göbeğinde' diyebileceğimiz, yaklaşık 47 hektarlık bir alanı kaplayan bir park. Kent ile müthiş bir entegrasyon sağlayan, aynı zamanda da kendini yaşamın kargaşasından başarıyla izole eden bir huzur ve oksijen kaynağı... İçerisinde göletinden tutun, Japon bahçesine, bisiklet ve yürüyüş parkurlarından tutun geniş çim ve ağaçlık alanlarına herşeyi bulabileceğiniz kocaman bir park burası!. Özenle tasarlanmış ve korunmuş olan bu yer, aynı zamanda da kent sakinlerinin ve ziyaretçilerinin uğrak yerlerinden biri olmuş durumda. Akşam iş çıkışı bisikletinize atlayıp turlayarak stres giderebileceğiniz, sabah sporunuzu temiz hava eşliğinde yeşilin huzurunda gerçekleştirebileceğiniz, hafta sonunuzu keyifli ve eğlenceli bir hale getirebileceğiniz çok yönlü bir park konumunda Planten un Blomen...
İşin en güzel yanı da, kentli bilmiş bu parkın önemini, kıymetini.. Hiç dememiş "biz Avrupa'nın ikinci büyük limanına sahip gelişmiş bir şehriyiz, betonlaştıralım boş alanları, rantı yüksek olur" diye... Radisson Hotel'ini de çıkışına kurmuşlar mesela, dokunmamışlar hiç parkın tek bir zerresine..
Hamburg'un insanlarının huzurlu ve verimli olmasının da en büyük paylarından birisi diye düşünürüm hep bu büyük kent parklarının.. Her bölgesine ayrı ayrı geniş yeşil alanların itinayla ayrılmasının, nakış gibi her karışının işlenmiş olmasının verdiği sakinlik, iç huzur, biyolojik yenilenme çok büyük bir etken taşımakta kişinin bünyesinde... Her an günlük stresine mola verip, bir göl kenarında, yeşilin deryasında, o binlerce ağacın herhangi bir tanesinin altında derdinizi tasanızı soyutlayabilir, varlığını silip yok edebilirsiniz..
Zira bir yeşil alan, ne maddiyata bağlıdır, ne kişinin çıkarına, ne de mecburiyetten bırakılmış ziyan bir alana...
- Yeşil alan; bilakis kentin ciğerleridir, yeri geldiğinde kalbidir; şehre gidiliş sebeplerindendir (bkz. Central Park ki onu da ayrıca paylaşacağım), yeri geldiğinde de beynidir; kenti yönlendirir, kente şekil verir...
- Yeşil alan; kişilerin toplanma alanıdır, bazen toplanma amacıdır, sosyalleştiği noktadır, stresini attığı doğal bir ortamdır, yapay bir kent yaşamında var olan bir tezatlıktır.
- Yeşil alan; olmazsa olmazıdır şehrin, olmazsa olmazı olMALIdır, kişilerin negatifini akıttığı saf topraktır, betonarme hayattan ayrıdır. Kişinin serbest kaldığı andır, özgürlük hissini tattığı doğadır, yaşamın keşmekeşini böldüğü -belki de söküp attığı- bir moladır.
- Yeşil alan; kişinin bir nevi yaşama hürriyetidir, doğanın korunması kaygısının bizzat taşınılması gerekliliğidir, tam olması gerektiği yerde tam olması gerektiği alanda bulundurulmasının bilincidir.
- Yeşil alan, uğruna savaşılmasına gerek kalmayacak bir değerdir, şehrin nimetidir, değerinin bilinmesi gerekir, birlik beraberlik içinde hemfikir olunması gereken yerdir....!
İçten Saygılarımla,
Gökçen Gökyer
-Y. Şehir Plancısı-
0 comments:
Yorum Gönder