İlk Galata Kulesi'nden İstanbul'u seyre daldığım zaman çekmişti ilgimi bu teras bahçeler, eşsiz manzara arasından ayrışıp... Muhtemelen tescillenmiş, tarihi bir binaydı... Kendi havasını korumuş, belki otel olmuştu çoktan, belki de komşu geleneğinin sürmekte olduğu bir konuttu hala... Benim asıl ilgimi çeken -neredeyse kuş bakışı olan bakış açımla- bu tarihi, salaş havaya sahip binanın son derece modern dizayn edilmiş terasıydı. Sadece beyaz renk ile düz çizgilere sahip modern bir bar ve oturma grubu ile parti ortamı yaratılmıştı. Hem binanın önüne geçmeyen modern bir dizayn, hem de dekorun daha net ortaya çıktığı salaş bir bina... Çok yakıştırmıştım bu iki konsepti birbirine... Bir yandan da mekanın, boğaz manzarasının keyfini maksimize etmesinden bahsetmiyorum bile!
Sonrasında da "How I Met Your Mother" dizisinde keyfine vardık zaten bu teras bahçelerin, gerek düzenledikleri Şükran Günleri, Cadılar Bayramı vs partileri ile, gerekse kafa dağıtmak için kaçtıkları dertleşme vakitlerinde...
Özellikle -kendimi örnek vermek adına- Ege insanının bahçelerde geçmiş doğayla bütünleşik yaşamı, apartman bloklarının hakim olduğu metropol şehirlere geldiğinde bir takım arayışlara girmesine yol açmakta. O yüzdendir ki, bu çözüm her defasında içime ayrı bir sıcaklık vermekte. Hem binada kör nokta; fonksiyonsuz mekan kalmasını engellemekte, hem de rantın engel olduğu bahçe yaşamına yapay da olsa ortam hazırlamakta...
Hem birazcık da romantik... Değil mi? =)
*Fotoğraflar alıntıdır.
0 comments:
Yorum Gönder