"Herkes Aynı Hayatta" Sen, Ben ve Mehmet Erdem Hariç @RÖPORTAJ

Çevremde gittikçe artan "seviyorum ben" yorumlarının kahramanı olan bir kişi olarak belirdi ilk algı dünyamda Mehmet Erdem. Zira, çok yoğun olduğum, evi otel olarak kullanmaya başladığım süreçlerde televizyondan  ve popüler kültür dünyasından bihaber oluyorum. Kulağımdaki müzikler de belirli yabancı müzik kanalları arasındaki frekanslarda dolaştığı için böyle bir yabancılaşma döneminde denk gelmişim kendisine.

"Kimmiş?" dememin akabinde birçok yerde karşıma çıkar oldu sonrasında. Derken geçtiğimiz günlerde Hürriyet Kelebek Ödülleri'nde 'En İyi Çıkış Yapan Sanatçı" ödülünü alırken gördüm ekranda. Hakkında kısa bir araştırma yaptığımda bakışım biraz daha netleşti açıkçası.

Kendisi İzmir Fen Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü mezunu imiş. Severek takip ettiğim nadir dizilerin de bir kısmının müziklerini yapmış kendisi. İlla ki sizin de vardır içlerinden severek izledikleriniz: Leyla ile Mecnun, Avrupa Avrupa, Çalgı Çengi, Kuzey Güney, Behzat Ç diye uzayan bir liste...

Ankara konserine gelecek olmasını fırsat bildim ve Armada Jolly Joker Yaz Konserleri'nde yakaladım kendisini. Mütevazılığı ile saygımı kazananlar listesine +1 olarak ekledim ve merak ettiklerimi sordum, hem kendim hem de sizler adına öncelikli olarak Gökçen Gökyer Blog'da.




G.G. İzmir Fen Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunusunuz. Bir yandan da müzisyen aile ile müziğin içinde büyümüş birisiniz. Bu iki farklı kariyer arasındaki geçiş nasıl gelişti?
M.E. Aslında çok bariz bir geçiş olmadı. Hepsi beraber gitti. Ben küçükken de enstrüman çalıyordum. Boğaziçi’ne gidince de Kardeş Türküler ile tanıştım, orada o dönem çok çaldım onlarla. ODTÜ’ye de çok geldim. (“Ben de orada okudum” diyorum, “Duydum, o yüzden söyledim.” diyor.) Birçok kapanışı biz yapmışızdır bahar şenliğinde Kardeş Türküler’le.. İkisi beraber yürüdü yani, çok bariz bir kariyer değişikliği olmadı, ‘şu şekilde olsun’ gibi bir amaç olmadı hiç…

G.G. İçlerinden Altın Portakal’a layık görüldüğünüz film ve oldukça sevilen dizi müzikleri üretmektesiniz. Bu alanda müzik icra etme fikriniz ve gerekli bağlantılarınız nasıl oluştu?
M.E. İlk Kardeş Türküler zamanında Vizontele’nin müziklerini yapmıştık. Daha sonra arkadaş çevremizde reklam jingle’ları gibi ufak tefek işler yaptık. Sonra, 2006’da Onur Ünlü’nün Polis filmi için gidip ben görüştüm müzik filmlerini yapmak için. Öyle bir tanışıklığımız oldu. Daha sonra da çeşitli teklifler geldi. Bize uyanlar oldu, uymayanlar oldu. Böyle devam ede ede buraya kadar geldik. (“Net bir başlangıç düşüncesi olmamıştı yani en başından beri?” diye soruyorum tekrar) Yani genel olarak bizim şu işi yapalım, bu işi yapalım şeklinde bir durumumuz yok, her şeye atlıyoruz daha ziyade. ‘İddia’ seviyoruz biz.

G.G. Aynı zamanda müziklerini yaptığınız bazı dizilerde roller aldınız. Oyunculuk dürtüleri de oluştu mu içinizde, “bu işe de mi girsem?” şeklinde? =)
M.E. Çok olmadı açıkçası. Zaten eş, dost işiydi. Kiminin müziğini biz yapıyorduk, kiminin senaristi, oyuncuları arkadaşımdı, kimisi proje icabı bizi istediler... Hepsi bir gönül bağımız olduğu içindi, özellikle oyunculuk olsun diye yapmış olduğum bir iş değildi. (“Her alanla ilgilendiğiniz için bu da ilginizi çekti mi sonrasında diye merak ettim” diye açıklıyorum.) Şu anlamda beni çok yoruyor oyunculuk. Beklemesi çok, 10 dakikalık bir sahne için 1 saatlik hazırlanma süresi, daha sonra tekrar 3 saat bekleme… Yani ben sabırsız bir insanım. Ayrıca da o ayrı bir şey bana sorarsan. Hani hiç bilmeyen birisine “al ud çal” demişim gibi hissediyorum. Oyunculuk yaparsam biraz haddimi aşmış olacağımı düşünüyorum. Oynadığımı söylediğimiz dizilerde de hep kendim olarak oynadım, bir role girmedim zaten.

G.G. Kendi müzik albümünüzü çıkarma düşüncesi asıl amacınızdı ve zamanı mı gelmemişti, yoksa bu alanda ilerlerken kendiliğinden gelişen bir proje mi oldu?
M.E. 2006’da ‘Olur ya’yı söyledim. 2008’de ‘Herkes Aynı Hayatta’yı bir dizi için söyledik. Sonra, 2009’da ‘Haydi Gel Gidelim’i bir başka dizi için söyledik. E bir baktık 3 tane şarkı var elimizde, insanlar da bizden yeni şarkılar istiyor… O süreçte biz de parçalar yaptık. Teklif geldi “albüm yapar mısınız?” diye. Biz de “neden olmasın?” dedik. Yani birer birer yaptık parçaları, “hadi albüme girelim” diye yapmadık. Teklif gelince de “daha neler yapabiliriz”e baktık. Toparlayınca da çıkardık albümü.



G.G. İlk albümünüzle 2013 yılı Türkiye Müzik Ödülleri’nde En İyi Çıkış Yapan Sanatçı Ödülü’nü aldınız, geçtiğimiz günlerde aynı şekilde Hürriyet Kelebek Ödül'üne layık görüldünüz... Akademik kariyerinizi de göz önüne alırsak “Neye elimi atsam başarırım” diyen biri misiniz? Hırslı bir yapınız var mı? =)

M.E. Çok hırslı demeyeceğim. Mühendis kafası da duruyor bende, bir taraftan bizim yaptığımız duygusal da bir iş, birebir insanla ilişkisi olan bir iş. Kimseyi mahcup etmemeye, iyi bir şey yapmaya çalışıyoruz. Dediğim gibi, ben de ne yaparsam iyi yapmaya çalışırım, yani ‘iddia’ dediğin öyle bir şey. Ama hırs gibi bir durum, “biz şöyle iyi çalarız, biz şöyle iyiyiz” gibi bir düşüncede de değilim yani. Çünkü bu çok göreceli bir şey. Ben müzik yapıyorum, beğenen olur, beğenmeyen olur. Zaten en iyisi, en kötüsü diye bir şeyi yok müziğin. Sevdiğin müzik var, sevmediğin müzik var. Ama teknik anlamda, kayıtlarımızı düzgün alıyoruz, enstrümanlar düzgün çalınıyor,  akordumuz bozuk değil… Yani teknik olarak belli normları sağlamamız lazım. O zaten mühendislikten gelen bir durum. (“Siz mühendislik yaptınız mı peki hiç?” diye soruyorum araya girerek, “Yapmadım.” diyor.) Zaten müzik hep hayatımda vardı dediğim gibi. Ben 8 sene Kardeş Türküler’de çaldım. O süreçte de dizi, film müzikleri gibi hep bu işlerle uğraştık. Böyle bir işe ayıracak vaktim de olmadı. Bir de açıkçası o iş bana yabancı geldi böyle dinamik ve hasbelkader becerebildiğimiz bir iş varken. Az buz da emek harcamadık. Enstrüman çalmak dediğin seneler süren bir uğraş. Mühendisliği daha başka arkadaşlar yapıyor zaten. (Gülüyorum.=) )

G.G. Gelecek hedeflerinizde başka alanlar ve yeni projeler var mı?
M.E. Biz dediğim gibi sürekli yenilenmeyi seviyoruz. Müzikal çerçevede her şeyi denemeyi seviyoruz. Yakın zamanda bir Kayahan albümü çıkacak, Kayahan şarkıları söylenecek, bir tanesini ben söylüyorum mesela. Başka projeler de var adımız geçen… Mesela ben enstrümental müzik çok yaptım senelerce. Belki sırf öyle bir albüm çıkarabilirim. (“Hangi tarz?” diye soruyorum. “Her tarz” diyor ve açıklıyor…) Ben ud çalıyorum, buzuki çalıyorum, bağlama çalıyorum, perdesiz gitar çalıyorum. Ben zaten müziğin tarzlara ayrılmasına karşıyım. Neticede biz türkü de dinledik, caz da dinledik, rock da dinledik bu yaşa gelene kadar. O yüzden her birine dair ufak cümleler kurabiliriz gibi geliyor bana.

G.G. Gökçen Gökyer Blog’un Mehmet Erdem dinleyicilerine ne iletmemi istersiniz?
M.E. Bizim konserlerde iyi bir performans gösterdiğimizi düşünüyorum. İnsanları konserlere bekliyoruz. Çünkü bizim seyirciyle gerçekten buluştuğumuz yer burası. Sonuçta hayatımızın yarısı yollarda, stüdyolarda geçiyor ama canlı çalım anı bizim için en kıymetli an. Memnun kalacaklarını düşünüyorum. Beklerim herkesi.



Nezaketi ve samimiyeti için başta Mehmet Erdem'e, daha sonra da Sevgili Adil Bey ve Gamze Hanım'a tekrar çok teşekkür ediyor, röportajı yine kendisiyle noktalıyorum..


Çok Sevgiler!

GÖKÇEN GÖKYER BLOG

0 comments:

Yorum Gönder

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı