Peynir Tabakları @MUTFAK

Şarabın içimini bilmek, kalitesini anlamak kadar, ne eşliğinde tüketildiğinin de mühim olduğu kanısındayım. Özellikle bir davet veya keyif sofrasındaysanız eğer, yanında güzel sunumların, aperatiflerin de eşlik etmesini hoş karşılayanlardanım ben... Favori tercihim ise güzel bir peynir tabağı. Kendim de hazırlamayı ve hazırlanarak sunulmasını sevdiğim için, bir klasör de buna ayırmak istedim ki, temel olması gerekenlerin ne olduğunu, nasıl daha başka hoşluklar katılabileceğini hep birlikte görelim, öğrenelim. =)

Cheers!
Pinned Image

Biraz Spordan Kimseye Zarar Gelmez;)

Çok yoğunsunuzdur,
Biraz da yorgunsunuzdur...
Çok bunalmışsınızdır,
Ya da fazla enerjiniz birikmiştir...
Çok mutsuzsunuzdur, endorfine ihtiyacınız vardır,
Veya mutluluktan uçuyorsunuzdur...
Siz çok sosyalsinizdir,
Diğerinizin hiiç evden çıkası gelmiyordur...
Çok tutulmuştur heryeriniz sürekli oturmaktan, masa başı çalışmalardan,
Belki de tam aksine gayet esneksinizdir,zerre kulunca mahal vermemişsinizdir vücudunuzda...
Çok kilo almışsınızdır,
Ya da o kadar fitsinizdir ki, kendiniz bile aynalardan gözlerinizi alamaz haldesinizdir...
Hiç meditasyon yapmıyorsunuzdur,
Ya da ruhunuz terapilersiz arınmayı bir türlü beceremiyordur...
Abur cubur odak noktanızdır,
Ya da sağlıklı yemek hayat duruşunuz olmuştur...
Düşünmekten yorulmuşsunuzdur, 'kafa boşaltmak gerek' diyorsunuzdur,
Bazen de, biraz gidip 'enerjim artsın, zihnim gelişsin, beynime kan gitsin' diyenlerdensinizdir... =)

Tüm bu koşulların dayanağı, tüm bu durumların çıkış noktası, ya da tüm bu tezatlıkların içinde dahi ortak bir çözüm yaratma güdüsü taşımaktaysanız eğer, size tek bir önerim var:

Spor yapın arkadaşlar, sporlanın! Pişman olmayacaksınız...!

 

*Fotoğraf alıntıdır.

Kahvaltı Keyiftir! @MUTFAK

Günün en sevdiğim öğünü olan kahvaltı, en büyük keyiftir benim için ve eğer haftaboyu koşuşturmaca içinde geçmiş; hep bir geçiştirilmişlik ve hasret kalınmışlık girmişse işin içine, o zaman 'kutsaldır' mevkiine de ulaşmakta kimi zaman... Keyifli, uzun süren haftasonu 'brunch'ları ise, eğer keyifli yerlerde, keyifli insanlarla yapılırsa, işte o zaman gerçek anlamını bulmuş olur benim diyarımda...

Gerçek kahvaltı dediğin; aceleye gelmeyendir, uzun süren sohbetlerin tadını tatlılaştırandır, çayını veya kahveni yudumlarken izlediğin manzaranın ilham kaynağıdır, en proteinli; en enerji veren yiyeceklerin anlam bulduğu sofralardır, en gazeteni-dergini okuyup tadına vardığın andır ve en 'güne başlangıç mesajı olan', en umut dolu olduğumuz günün açılışıdır. 

Bilmem bu konuyla olan münasebetimi yeterince açık anlatabildim  mi? =)

Yeni umut dolacağınız günlere, yeni günaydınlar ekleyeceğiniz kahvaltılarla!.. 

Aşkla ve dostla!
Pinned ImagePinned Image

İşte Yeni Volvo V40'lar Hangisi Sensin?

Volvo’nun yeni yıldızları ile tanış. Yaratıcılığın en özgür hali olan bu otomobilleri keşfetmelisin çünkü onların ilham kaynağı sensin.


Yeni Volvo V40, lüksün ve zekanın kusursuz bileşimi. Sınıfının en düşük yakıt tüketimi ve CO2 atığı seviyesi ile de kusursuz bir çevreci. Dünyada bir ilk olan ve Yeni Volvo V40’ta opsiyonel olarak sunulan Yaya Hava Yastığı ise yayaların yaralanma riskini önemli ölçüde azaltıyor.


Üstün performansı ve göz alıcı tasarımı ile keşfedeceğin yerler kadar heyecan verici. Şehirden uzaklaşmak istediğinde seni, sevdiklerini ve eşyalarını en sevdiğin maceraya ulaştırma yeteneğine sahip.


Benzersiz iç ve dış tasarımı, opsiyonel spor şasisi ve güçlü motor ailesi ile Yeni Volvo V40 R-Design farklı doğanların otomobili. Kişisel zevklerine göre özelleştirebileceğin ayrıntıları ile elde edeceğin aidiyet hissi, bu otomobilin sunduğu en değerli duygu.

  
   

Bir bumads advertorial içeriğidir.
  

5th Avenue @USA

Bir cadde olsun ki bütün dünya burayı konuşsun. Bir buraya; New York'taki 5. Cadde'ye, bir de Paris'teki  Şanzelize'ye anlam verememiştim gördüğümde, insanların bu kadar yoğun ilgisini düşününce... 

Hani bütün mağazaların 'headquarter'ları buradadır, çoğu yerde seyrek görebildiğiniz çoğu ünlü marka burada toplanmıştır, tüm dünya nüfusu üzerinden homojen bir kitle burada yol almaktadır vs. de, hani insan kendisini 'alt tarafı dümdüz bir cadde' diye düşünmekten alıkoyamıyor yine de buradan geçince...

En azından bana öyle oldu bir plancı olarak. Aksları birbirine bağlaması, geniş kaldırımları, düzgün ve kaliteli yol döşemeleri gibi teknik kısımlarından bahsetmiyorum, o konuya pek bir lafım yok, ama işte, bir Barselona'da yürürken kaldırımlar üzerine serpiştirilmiş, Gaudi'nin kendine münhasır tasarımlarından oluşan kent mobilyaları gibi bir orjinallik; bir İzmir'deki Sevgi Yolu'na giden palmiyeli sokağın verdiği ferahlık yok buralarda... Yollar sadece yürüyüp geçmek için var, buralarda oturup zaman geçirmek için değil. Buraları kendine özgü yapan sadece caddeyi çeviren lüks ve görkemli binaları ve mağazaları, hepsi bu...

Times Meydanı'ndan Central Park'a doğru yola koyulduğunuzda alternatif yollardan birisinin buradan geçiyor olması da, caddeye ayrı bir yoğunluk vermekte ve caddeye olan talebi artırmakta muhtemel olarak. Kocaman bir Apple Store'un caddenin sonunda bekliyor olması da ayrı bir cazibe merkezi olsa gerek meraklıları için...

Bunlar bir yana, beni en çok kendine çekmeyi başaran -ilginç ve farklı bir konsept olarak gördüğüm-, Abercrombie mağazasının gerçek modeller tarafından işletilmesi olmuştu. Şöyle ki, kapıda sizi yarı çıplak, 'Mr. Kas' hoş (!) bir delikanlı karşılıyor ve içeri girdiğinizde hafif loş bir ortamda güler yüzle hizmet eden başka hoş bay ve bayanlar görüyorsunuz. Bir süre, mağazayı boş boş dolaşıyor, tüm modeller arasında kendinizce 'en'leri arıyor,  daha sonra mağazaya asıl girme amacınızı düşünmeye çalışıyor, sonrasında da 'neyse çıkalım, hatırlayamadık' demenize sebep olacak ilgi dağınıklığı yaşıyorsunuz. Bu durum da, böyle bir ilgi çekiciliğinin, aslında mağazada ilgi dağınıklığına ve satışa olan talebin aksine düşmesine sebep olduğu gerçekliğini bir nevi kanıtlıyor! =)

 

*Fotoğraflar: Gökçen Gökyer

Elde Etmenin Altın Kuralı

Evet, çok istediğin bir şeyi elde etmenin altın kuralını açıklıyorum: 'Vazgeçmek'!


Aynen öyle...Elde etmek adına evrenden öğrendiğim bir şey varsa, o da o çok istediğin şeyden vazgeçmek. Bir şeyi önce çok isteyeceksin, sonra onu sabırla bekleyeceksin, daha sonra önemsizleştireceksin yüreğinde, gittikçe hayatındaki olması muhtemel yeri zemin kata indirgeyecek; hatta bodrum kata atıp kendin terasta yaşamaya başlayacaksın... Ne zaman ki bu aşamaya geldin: Bingo! Elde etme zamanı gelmiş demektir! Anında tüm geri dönüşler alınır, bütün kapılar ardına dek açılır, önünde 'dur gitme' diyerek köprüler kurulur...

Çok istersen birşeyi olur, doğru, oluyor er ya da geç. Ama nasıl oluyor? Olduğunda hayatınızdaki etkileşimin içinde ne kadar rol alıyor veya o hazzın büyüklüğünün ne kadarı çoktan azımsanmış oluyor?... Bunları hep tartışmaya açasım, evrenden hesap sorasım var zaman zaman. Yine eski yazılarım geliyor aklıma böyle durumlarda bir taraftan da... Olması gerektiği gibi mi herşey, yoksa çabuk pes etmeler mi işin olurunu bozan bilemiyorum. Anlamadım da hiç. Ama ne zaman ki, o çok istediklerim artık 'olmaszsa da umrumda pek değil' kümesinin elemanlarından birisi oluyor, o zaman bir bakıyorum tüm evrensel küme bir anda alt kümem oluvermiş ve benim gerçekten 'pek de umrumda olmamış'...
O yüzden, temel hayat felsefem: 'hiçbirşeyi, hiçbir zaman çok isteme. Daha doğrusu, iste; hem de çok! Ama peşine düşme, oluruna bırak, istediğini unut, fazla takılma, evrenin de işine karışma, sürekli durumu güncelleyip durma... Emin olun, siparişiniz doğrudan 'eve teslim' oluyor...

Peki o zaman kıymeti mi n'olur? Pas diyorum bu kısma. O kısım yüreğinizden çıkmış gitmiş oluyor zaten çoktan, egonla aralarında anlaşsınlar artık, tatmin mi olmuşsa, içinde mi kalmamışsa neyse...



*Fotoğraflar alıntıdır.

"Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma"

Pinned Image
Filmlerdeki insanlara neden aşık oluruz? Neden hayranlık duyarak örnek almak isteriz onları çoğu zaman? En önemli soru da, neden bu düşünce ve hislerimiz hep filmlerin sonunda ortaya çıkar? Cevabı da burda mı gizli dersiniz? Dış görüntü bir yere kadar da, insanı asıl etkileyen, imrendiren; onların karakteri ve gerçek olduğuna inandırdıkları duygu ve davranışları mı acaba?

Evet, filmin ilk başında beğeninizi kazanmıştır kişi, izlemek hoşunuza gidiyordur. Ama film devam ettikçe tanıyorsunuzdur o kişiyi ve asıl etkileyici görüntüye sahip olan, her ne kadar filmin yan rolündeki kişi de olsa, siz hep başrol oyuncusuna kapılıyorsunuzdur en çok. Niçin? Çünkü onun karakteri en belirgin, en çekici, en karizmatik, en iyi yürekli ve en romantik olandır da ondan...

Bu sebepledir ki, gerçek hayatta da karşımıza çıkan jönler veya aktrisler, filmin devamında belirlenir. İlk gördüğünüz sahneler kimi zaman çok ilginizi çekse, cazip görünse de, hikaye ilerleyip karakterler ortaya çıktıkça, asıl rollerin kime ait olduğunu, jönleri; yan rolleri ayırt etmeye başlarsınız. Asıl olay, filmin başrolüne sahip oyuncuyu bulabilmek, hayatınızdaki oyunculara oynayabilecekleri rolleri doğru şekilde verebilmek... Asıl amaç da, filmin kalitesini yükseltmek ve izlemesi keyifli filmler üretebilmek..

Sizin filminizin başrol oyuncusu kim? Öyle bir film izleyemediniz mi yoksa şimdiye dek...?

 Bir gün reyting rekorları kırabilmeniz temennileriyle....;)

Türkiye'yi Uyandıran Adam Özgür Aksuna ile Max Fm, Hayatı ve Ankara Üzerine @Röportaj

 

En çok Ankara'da yaşayanlar bilir, Max Fm'in Türkiye'yi Uyanduran Adam'ı Özgür Aksuna'yı... En çok Ankara'lılar bilir ama, bir o kadar da dünyaya yayılmış bir takipçi kitlesi de bulunmakta hem Max Fm'in, hem de Özgür Aksuna'nın, internetin sağladığı ayrıcalıklar sayesinde...
Müziğin hayatında büyük yer tuttuğu insanlardan biri olarak, Max Fm'i ilk keşfettiğimde mutluluğum büyük olmuştu, zira her daim kaliteli, kafa yormayan, aksine yorgunluğunuzu alabilen bir radyo kendisi. Üstelik arkadaşlarıma bulunduğum tavsiyeler üzerine aldığım geri dönüşlerde de bahsi geçtiği üzere 'bu şarkıyı daha önce hiç radyoda duymamıştım' dedirtecek, nitelikli şarkılara yer vermekte. Kendim adına da daha önce bahsettiğim gibi, benim hayatımda bir fon müziği konumunda Max Fm, her an her yerde dinler durumda olduğumdan dolayı...
İşte bu keyifli radyonun, en dinamik ve keyifli insanlarından birisi Özgür Aksuna... Sabahları arabada hep sesini duyduğum, çook uzun bir süre sonra sosyal paylaşım sitelerinde de takip etmek aklıma geldiğinde, anında karşılıklı takip edildiğim için şaşırdığım ve bağlantıya geçmek istediğim an karşımda bir hayal kahramanı olmadığı gerçekliğine inandırdığı geri dönüşler aldığım nadir şöhret sahibi insanlardan biri kendisi, tıpkı diğer Max Fm kahramanları gibi...
Ama laf aramızda, en çok da Özgür Aksuna; binlerce insanın hayranlığını kazanan, istikrarlı takipçisi olan, sabahların olmazsa olmazlarından...=) İçtenliği, dinamizmi, o sabahları herkesin modunu yükselten enerjisi ve şen kahkaları ile her geçen gün katlanarak artan dinleyicilerinin sevgisini kazanmakta...
Yüksek enerjisi olan insanlara olan çekim gücüm ve kendisinin mütevazı ve samimi kişiliğine olan dayanağım üzerine kendisine böyle bir teklif götürdüğümde anında olumlu cevap aldım. Hatta ben sadece çekim yapmayı, ziyaret edip tanışmayı göze almışken, kendisinin röportaj fikrini eklemesi de çok nazikçeydi doğrusu...
Biraz da bu sebepten, söyleşiyi Max Fm'de yapmayı düşünüyorduk aslında hep, ama ortak uygun vakit bulma sıkıntımız uzun bir süreyi almaya başlayınca, başka bir zaman, başka bir yerde buluşmaya karar verdik nihayetinde... İleriki zamanlarda orada da ayrı bir çekim yapmak konusunda da hemfikir olduk.=)
Söyleşiye başlamadan önce, izlenimimi belirtmek gerekirse; gerçekten radyoda duyduğunuz sıcaklıkta bir insan. Üstelik ortak yakın arkadaşlarımızı da keşfetmemiz üzerine kendisine duyduğum yakınlık daha da pekişmiş oldu. Birbirimizden vedalaşarak değil de, en yakın zamanda tekrar bir buluşma ayarlamak ümidiyle ayrıldık. Ne mutlu bana ki, değerli bir dost daha kazanmış oldum bu güzel vesileyle diyor, sözü Sevgili Özgür Aksuna'ya bırakıyorum...


ODTÜ'lüler Bülteni Ocak Sayısı'nda Yer Alan Yazım: 'Blogger Olmak'

ODTÜ'lüler Bülteni Ocak Sayısı'nın dosya konusu 'Sosyal Medya' idi. Benim de içerisinde blogger olmak ile ilgili bir yazım yer almakta. Sayıya online ulaşmak için tıklayabilirsiniz.






Aperatifler @MUTFAK

Atıştırmalık olsun, ev partilerinde ikram olsun, davet sofralarında çeşitlilik olsun,.. Olsun kısacası... Bir sürü yeri var, zamanı var malumunuz... O yüzden ara ara biriken fikirleri paylaşıyorum, takip edenlerin bildiği üzere... Paylaşalım ki işimiz görülsün, keyfimiz artsın, sohbetlerimiz tatlılaşsın, sofralarımızın bereketi çoğalsın, görsellik katsın... ;) Görsel şölen sevenlere...

Pinned Image

En İdeal Akıl Danışmanı

Sizi en iyi bilen kimdir? Ya da sizi en iyi anlayan?.. Sizi en siz olduğunuz için seven, tüm pozitif yanlarıyla destekleyen, yönlendiren, iyiliğinizi isteyen?...
Bir derdiniz olduğunda veya vermek istediğiniz bir müjdeniz olduğunda en koşup anlatmaya hevesli olduğunuz kimdir?.. En takdir edileceğinizden emin olduğunuz, en sizinle sevinip mutlu olacağını bildiğiniz?.. Ya da en derdinizi paylaşıp hüznünüzü ortadan kaldıracak, gücünüzü geri kazandıracak, sizi baştan 'update' ederek 'refresh'leyecek destekçiniz?

En önemli sırlarınız, dedikodularınız olduğunda, kim en sabırsızlık duyacağınız, anlatmak için can atacağınız, diğer atacağınız adıma taktik alacağınız?

Kim en modayı, en yeniyi, en yeni aldığınızı, en beğendiğiniz tasarımı aktaracağınız, fikir verip aynısını yaptıracağınız?..

Peki kim, en sizi sizden çok düşünen, yeri geldiğinde üzüntünüzü aktardığınızda sizden çok üzüldüğü için kendinizi bırakıp onu teselli edeceğiniz? Ya da sizin adınıza sizden çok sevindiği veya istediği için kontrolü ele alıp olay kahramanının siz olduğunu hatırlatmak isteyeceğiniz? =)

Benim için mi sordunuz?
Mother and Daughter shot....must take a shot like this on our wedding day!

Annem... =)


'Ben Aslında CAZ Severim'

 

Bir süredir beklemede olduğum Uluslararası Ankara Caz Festivali nihayet 'start aldı'. Bu yıl 16.'sı düzenlenen festivalin ikinci konseri olan Jülide Özçelik, bu akşam Odtü KKM'de ruhumuzu ve bedenimizi epey bir dinlendirdi. Uzuunca bir süredir üzerime birikmiş olan ruhen ve bedenen yorgunluğu aldı diyebilirim kendisi; buğulu sesi ve sakin hali tavrıyla...


Eğer sosyallik peşinde olsanız dahi 'çok yorgunum, halim de yok vaktim de...' diyorsanız ve caz müziği sevenlerdenseniz, bir kez daha düşünün derim. Zira pişman olmamanız kuvvetle muhtemel..
Uluslararası festival, aynı zamanda Venedik Caz Festivali ile bir değişim programı da yapmış bir nevi...=) Onlardan konuk gelen sanatçı; Francesco Diodati ve grubu NEKO karşılığında, bizden de bir Türk grup orada sahne alacak imiş. Afrika ve Latin esintileri ile Flamenko ve Hint ezgileri olduğu söylenen Antonio Forcione konserine de göz koymuş durumdayım şimdiden. Konser 14 Mart Perşembe günü Hayal Kahvesi'nde yapılacak olan, DJ eşliğinde, caz alt yapılı JazzyBeatz partisi ile sona eriyor...
Festivale bilet almak için tıklamanız yeterli, program için de sayfayı az aşağı çekiniz lütfen;))

 

Caz dolu günler dilerim...

*Fotoğraflar: Gökçen Gökyer

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı