Dünya Dans Günü!

Pinned Image

29 Nisan, Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI) ve UNESCO ortağı STK Uluslararası Dans Komitesi tarafından 1982 yılında,  "Dünya Dans Günü" olarak ilan edilmiş. Bu günü seçmelerinin nedeni ise tarih ve modern balenin yaratıcısı Jean-Georges Noverre'in bugün doğum günü olmasıymış.

Her yıl bir dansçı veya koreograf "Uluslararası Dans Günü Mesajı" vermek üzere seçilir, "tüm siyasi, kültürel ve etnik engelleri" aşıp ortak dil olan Dans ile birlikteliği ve evrenselliğin keyfini çıkarmayı amaçlarmış bir nevi..


Eski bir dansçı ve güncel bir danssever olarak, tüm dans camiasının ve ruhunu dansla bütünleştirmeyi başaran dans tutkunlarının Dünya Dans Günü'nü kutlarım!

Dansla kalın..


Pinned Image

I 'Bread' Ekmek! @MUTFAK

Pinned Image

Aslında bu postu benim hazırlamamış olmam gerekiyor, zira bir spor insanı ve eskiden kalma bir alışkanlık olarak ekmek tüketimimi neredeyse sıfıra indirgemiş durumdayım. Ama hani 'karbonhidrat' ihtiyacımızı karşılamak olsun, ekmek tüketenlere daha sağlıklı alternatif çözüm niteliğinde olsun, yine de paylaşmakta yarar görüyorum. Hem kim dumanı üstünde tüten çıtır bir ekmeğe hayır der ki? Hele ki '5 çayı'na hazırlanmış bir köy ekmeği veya ekstra malzeme ilaveli esmer ekmeklerdense...

AnadoluJet Bizi Çocukluğumuza Uçuruyor!

AnadoluJet bundan 5 yıl önce 23 Nisan’da doğdu. Hem doğum gününü hem de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlamak için çocuklar gibi şen bir kampanya düzenledi.

Twitter üzerinde #ben5yaşımdayken ile çocukluğuna uçanlar arasından her 50. kişi AnadoluJet’ten bilet kazanıyor. Tüm tweetler aynı zamanda AnadoluJet Facebook sayfasında da yayında.

AnadoluJet 23 Nisan

Bir bumads advertorial içeriğidir.

En Büyük Tutkum!

Kimi elma şekerini, kimisi pamuk şekeri, kimisi de kağıt helvayı unutamaz çocukluğuna dair... Belki bir sulugöz sakız, ya da komşu teyzenin sürekli yaptığı aynı çeşit börek... Her neyse ne.. Ortak olan konusu şudur ki, hepimizin çocukluğundan beri unutamadığı, tadının hep ayrı olduğu, belki de tadının anılarla farklılaştığı; sadece sizin alabileceğiniz bir lezzeti olduğu yiyecek vardır... Her gördüğünüzde içinizin gittiği, 'nostalji' dediğiniz, almadan geçemediğiniz...

İşte benim tam da böyle hissettiğim, hiçbir zaman hayır diyemediğim yegane yiyecek (dondurmayı kategori dışı tuttuğumuz müddetçe!) bonibon olsa gerek. O kadar büyük bir gönül bağım var ki kendisine, ona özel bir post hazırlamayı bile uygun görmüşüm, oradan anlayın artık! =)

Her gördüğümde yüzümü istemsizce bir gülümseme kaplaması ve hemen akabinde kasaya birlikte girişimiz.. Tam bir seremoni..

Bugün üstüne yeni bir fantastik bileşim görmem de beni benden aldı ve "ben bu postu yazarım arkadaş!" dedirtti en nihayetinde. Milka himayesine dahil olan Bonibon şimdi bir de kendi çikolatasıyla güçlerini birleştirmiş ve bonibonlu çikolata yapmış!

"Spor yapıyorum ben, yasak böyle şeyler!" dediysem de dinletemedim ellerime ve kasada yine ödeme yaparken buldum kendimi istemsizce. 

Sonradan da ufak bir parça alıp tadına bakma iznini verdim kendime. Zira bazı anlar, bazı tatlar hiçbirşeyle kıyaslanmıyor.. O mutluluğu başka hiçbir endorfin aracı vermiyor.. Benim mutluluk kaynağım da bu küçücük renkli çikolatalarsa eğer, elden başka bir şey gelmez, o zaman yemeye değer!
 

Oje Trend /PART3 @FASHION

Çevremdekiler bilir, ojelerin her türlü rengi, çeşidi ve tasarımına olan ilgimi. Takipçilerim de az çok anladı artık diye düşünüyorum. =) Seviyorum enerjiyi, renkleri insanların üzerlerinde taşımalarını, karşısındaki insana yansıtmalarını.. Kendimde en fazla uyguladıklarım aynı rengin tonlarında veya zıt renklerde french, mat renkler ile pırıltılı renkleri armonize etmek ve yüzük parmağını farklı bir renkte boyamak şu sıralar..

Sanırım bir tek havyar manikür ve tırnak takıları kaldı hala deneyemediğim. Sizin oje trendleriniz neler? ;)

Pinned Image

Biscolata vs. Victoria's Secret


Olay Biscolata erkeklerinin müthişliği,  tüm kadınların onlara bayılıyor olması değil. Olay; 'Victoria's Secret anlayışı'nı kadınların gözünden görebilmek, bu dünyada hükmün yalnızca erkekler tarafından verilemeyeceğini bildirmek. Feminizm değil bu durum. Olay, iki tarafın gözünden hayatı adil yaşayabilmek.

Sıkça denk geldiğim bir durum var en basitinden. Ne zaman kendini başarılı gören bir erkekle konuşsam, her cümlemi önce bir aşağı çekmeye, azımsamaya çalışıyor ki hazmedebilsin. Daha sonra değerli iç dünyası  kendini ele verdiğinde ortaya çıkıyor gözünde aslında bu durumu ne kadar büyüttüğü, özgüvenine -ne alakaysa- yediremediği..

Ne var abi? Olamaz mı?! Kadınlar da en az (!) erkekler kadar üstün, her işe yetişir olamaz mı?

Kimin zoruna gidiyorsa kusura bakmasın.

Kim kadınlara yasaklar koyarak kendini üstün tutmaya çalışıyorsa kendini kandırmasın.

Kimse kendi iradesizliğini ve sapkın düşüncelerini kadınların özgür yaşama hürriyetini kısıtlayarak saklamasın.

Zira, yemiyoruz.


Hayatımın Fon Müzikleri... Sizinki Hangisi?


Bu müziklerin, akıp giden şarkıların insanıyım ben.. Flamenkosu, salsası, soul jazzı hep sahillere götürür  beni.. Hayallerimin çıkış noktasında denizin üzerinden batırırım güneşi..  İllaki de fonda bu müzikler olmalıdır. Yoksa hep bir yanı eksik kalacaktır senaryolarımın en anlamlı sahneleri...


İzmirli'yim ben. Salsayı da İzmir'de öğrendim.. Latin müzikler eşliğinde dans eder, üzerine Kordon'da birer bira söylerdik keyfe keder... Alsancak'ta; Kıbrıs Şehitleri'nde yürürken eğer sokak gitaristi 4/4'lük ritmi tutturmuşsa, yeterdi o bize.. Kolumuzdaki çantaya, etrafımızdaki kalabalığa aldırış etmeden müzisyenin eşliğinde dansımızı edebilirdik, yapardık salsamızı alkışlar eşliğinde müzik bitene dek...

Şarkılarımı da en çok İzmir'de söyledim ben... Şenliklerde tüm vaktimi, vakitsizliğim içinde müzik çalışmalarına ayırır, dansın peşi sıra sahnelerde şarkımı söylerdim. "Üniversiteler arası şenlik yapıyoruz, sokaklarda çalacağız" dediklerinde, yoldan geçenlere fon müziği olup, 1 saat sonraki Gündoğdu Meydanı'ndaki dans gösterime yetişmeyi görev bildim mutluluk içinde...

Hep müzik vardı hayatımın fonunda, her an her şekilde; dansımla, sesimle, dinleyerek eşlik ettiğim hayallerimle...

Hepsi de keyifli müziklerdi; kumdu, güneşti perdesinde...

Beni ait olduğum yerlere, benliğimi bulduğum anlara götürmesi demekti, flamenkosu, cazı, latini her seferinde...

Bu yüzden ayrıdır yeri, içimi ısıttığı için tüm bu melodileri işte...



Kokteyllere Doyacağınız Bir Mekan: Bistro Boteco @ANKARA

Photo: @botecoankaraAslında amacım bir blogger buluşmasına katılmak, yeni insanlar tanımaktı.. Gelin görün ki, programlarımın 'overloaded' olması sebebiyle olsa gerek, bir 'error' durumu yaşayarak bu güne bir gün rötarlı katılmayı başarmışım. Muhtemelen o gün başka programlarımın olması, böyle bir yanlış anlaşılmayı en kolay çözüm olarak gördü bünyemde. Nitekim, ben gittiğimde toplantı çoktan yapılmıştı. Ben de 'gelmişken bir kahve içeyim bari' diyerek bara geçtiğimde, barmen ve mekan sahibiyle tanışıp arkadaş olmam uzun sürmedi.. Laf lafı açtıktan sonra da, mekanın henüz menüye dahil edilmemiş özel kokteylleri blogumda yer almak üzere hazırlanmaya koyulmuştu kısa sürede.. 
Hem kokteyller çok leziz, hem mekan çok samimi ve sıcak, hem de mekan sahipleri oldukça cana yakın ve nitelikli insanlar...

The Beetle. Yeniden yepyeni.

O, yıllar boyunca yüzünden hiç eksik etmediği kocaman gülümsemesiyle kalpleri fethetti. Ama şimdi bize farklı bir yüzünü gösteriyor. Çekici hatları ve sportif duruşuyla herkesin aşık olabileceği, seksi, güçlü ve etkileyici bir yüz.

21.yüzyıla özel Beetle karşınızda.


Yıllar önce milyonların ayağını yerden kesti.

Şimdi nefesleri kesiyor.

Beetle yollara ilk çıktığında yakıt tasarrufunda devrim yaratmış ve herkesin ulaşabileceği bir hareket özgürlüğü getirmişti. Sonra yakıt tasarrufuyla performansı bir arada sunan TSI ve TDI motorlar geldi ve bu, yakıt veriminde yeni bir dönüm noktası oldu.

İşte bu motorlar sayesinde, günümüzde sürüş keyfinden ödün vermeden tasarruflu bir şekilde araç kullanmak mümkün. Tıpkı Beetle’da olduğu gibi... Yeni Beetle’ın motorlarının gücüne ve DSG şanzımanın sunduğu sürüş keyfine karşı koymak çok zor. Yolda ona yetişmek isteyenlerin işi, daha da zor.


The Beetle 1,2 lt TSI 105 PS, 1,4 lt TSI 160 PS benzinli ve 1,6 lt TDI 105 PS tiptronik DSG motor seçenekleriyle sürüş keyfini doruğa çıkarıyor.



Şimdi daha sert görünüyor.

Ama her zamankinden daha eğlenceli.

21.yüzyılın Beetle’ı, navigasyon-radyo ve eğlence sistemleriyle Beetle ruhundaki eğlenceyi dışa vuruyor. Renkli dokunmatik ekranı, 30 GB dahili hafızası, harici ses girişi ve SD kart yuvasıyla eğlencenizi her yere yanınızda taşımanıza olanak tanıyor. Üstelik mobil telefon hazırlığı, Türkçe dil seçenekli navigasyonu ve bluetooth gibi özellikleriyle yolculuklar hiç olmadığı kadar keyifli.

Dışına yansıyan, içinin güzelliği.
Beetle’ın sıradışı tasarımı, yalnızca dış görünüşüyle sınırlı değil. Beetle ruhu, içeride de kendini hissettiriyor. Çift bölgeli tam otomatik klima sistemi klimatronik, çok fonksiyonlu deri direksiyon simidi, şık bir krom çıtayla süslenmiş gösterge paneli ve alımlı deri döşemeleri, ambiyans aydınlatması ve daha pek çok ayrıntı, iç mekanın diğer şık ve işlevsel ögeleri.

21.yüzyılın Beetle’ı ile tanışmak ve onu yakından görmek istiyorsanız sizi Volkswagen Yetkili Satıcılarına bekliyoruz.



Bir bumads advertorial içeriğidir.


Buika Geliyor! @ANKARA ETKİNLİK



'Başka şey istesem olacakmış' düşüncesi hakkımı kullandığım bir etkinlik geliyor! Buika 25 Mayıs Cumartesi yeniden Ankara'da. Daha geçenlerde Buika'ya gönderdiğim 'tweet'ler ve evrene gönderdiğim mesajlar birleşmiş olarak bana böyle bir dönüş yaptı. =)

Flamenko müziğini Caz ile mükemmel bir şekilde armonize eden Buika'yı kaçıran veya önceki konserine doyamamış olan varsa diye haber vermeyi bir borç bilirim. Konser MEB Şura Salonu'nda, biletler Biletix'te.

Ben biletimi çoktan aldım..;)



PS. Kaçıracak olan olursa, 26 Mayıs'ta İzmir Arena'da yakalayabilir kendisini. ;)

Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet

Hürriyet, Türkiye’nin en çok okunan gazete uygulaması Hürriyet E-Gazete’den sonra Hürriyet Tablet uygulamasını da hayata geçirdi. “Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet” sloganıyla tanıtılan ve Apple Store’da 1 numaraya yerleşen bu yeni uygulama kullanıcılar tarafından oldukça beğeniliyor.

2011 yılının Mart ayında hayata geçirilen Hürriyet E-gazete uygulaması bugün, Türkiye’nin en çok okunan tablet gazetesi olmayı başarmış durumda. Toplamda ücret ödeyen abone sayısı 16 bine ulaşarak, ücretsiz rakiplerinin ulaştığı rakamları geride bırakırken; Hürriyet okurları, E-Gazete uygulamasını günlük 50 bin, haftalık 350 bin kez ziyaret ediyor.

Tablet okurunun beklentisinin farklılaşması ve ilgi alanlarının değişmesiyle, okurlar artık okuduğu haberin videosunu da izlemek, farklı spor dalları hakkında analizler okumak, dünyadan ilginç fotoğraflar görmek, içeriği 'parmağının ucunda' hissetmek istiyor. Hürriyet Tablet uygulaması tam da bu beklenti ve ihtiyacı karşılamaya yönelik hazırlanmış bir uygulama.

Bir haftadır Apple Store’da en çok indirilen uygulamalar arasında 1 numarada yer alan Hürriyet Tablet’te, Manşet, Güncel, Ekonomi, Spor, Kelebek, Seyahat bölümlerinin yanı sıra Cumartesi ve Pazar eklerinin bambaşka yorumları yer alıyor. Günün videosu ve foto galeriler oldukça beğenilirken, HTML5 tabanlı bir uygulama olduğu için reklamverenler için de oldukça cazip.

Tablet bilgisayarların tüm olanaklarını kullanan yeni Hürriyet Tablet uygulaması, App Store ve Android Market’te, ücretsiz.

 

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Aklını Kullanan Turkcell'liler, Otomobil Kazanıyor

Turkcell'li iseniz ve arada sırada ayağınızı yerden kesecek havalı bir otomobile ihtiyacınız varsa Mobilizm'e bir göz atmanızı öneririm. Dünyada çok yaygın kullanılan araç paylaşımı konseptini Türkiye'ye getiren Mobilizm'in Turkcell ile yaptığı ortak kampanya sayesinde Mobilizm'e üye olan herkes bir sefere mahsus olmak üzere ayda 200TL/500 Dakika Turkcellli’ler ile konuşma hakkı kazanıyor.


Siz de akıllı harekete katılmak isterseniz www.mobilizm.com' den üye olabilir, http://www.facebook.com/akillihareket sayfasını takip edebilir, #akillihareket hashtagini kullanarak  Mobilizm hakkında düşüncelerinizi belirtebilirsiniz.

 

Bir bumads advertorial içeriğidir.

"Bir Gün Bir Değer"

Bir Gün Bir DeğerGençlik ve Spor Bakanlığı güzel bir proje başlatmış, adı: 'Bir Gün Bir Değer'... Proje, 'gençlerin alanında uzman ve tanınmış kişilerle bir gün geçirmesini, bu kişilerin bilgi ve tecrübelerinden yararlanmasını ve kendilerine olan güven duygularını arttırmayı amaçlamakta'. 

Etkinlikler gerçekleşmeye  başlamış durumda ve dahası da proje takviminde yer almakta. 11 Nisan Perşembe günü Kerem Görsev ile buluşacak olan gençler için ise katılma şansı hala devam etmekte... 

Kendisiyle yaptığım röportaj üzerine benimle iletişime geçen Bakanlık, bu projenin yarar sağlayacağı kişileri önermemi -çevremde varsa- rica etti. Ben de bunu buradan daha çok kişiye duyurmak istedim ki henüz tanışmadığım, ama caz müziğini, piyano çalmayı ve Kerem Görsev'i  gerçekten seven başka kişiler de projeden haberdar olsunlar...



Bakanlık sitelerinde ayrıntılı açıkladığı “Bir Gün Bir Değer” projesini kısaca şöyle açıklamakta: 
"Kurduğunuz, yazar, araştırmacı, akademisyen, işadamı, sporcu ve sanatçılarla bir günü birlikte geçirerek sizlere rol model olan kişilerin bir günlük yaşantılarına tanıklık etmiş olacaksınız. Her zaman olduğu gibi başta dezavantajlı gençler olmak üzere, 81 ilden birbirlerinden farklı imkânlara sahip gençlerimizin katılacağı “Bir Gün Bir Değer” projesi ile gençlerimizin hayatlarına yön vermelerine katkı sağlamayı, önlerinde yepyeni ufuklar açmayı ve onları hayallerine biraz daha yaklaştırmayı hedefliyoruz."

Katılmak için ayrıntılı açıklamaya T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın sitesinin Projeler sayfasından ulaşabilirsiniz. Bol şans! ;)

Ofis Tasarımları @DEKORASYON

Kimileri sakinlik arar çalışmak için, kimileri düzen.. Kimileri enerji veren objeleri görmek ister çevresinde, kimileri de karışıklığın içinde bulmak ister kendi düzenini... Her nasıl olursa olsun, önünüzde boş duvar olması taraftarlarından dahi olsanız, aura önemlidir, hem kişinin konsantrasyonu için, hem de iç huzurunu kısa molalarda toparlayabilmesi için...

Ofisinizin nerede olduğunu, nasıl bir ortamda çalıştığınızı algıdan çıkarıp, her yeri 'home-office' olarak görmeniz adına, içinden detayları yakalayabileceğimiz ufak ipuçları.. Ortamın enerjisini yükseltmek adına... ;)

Pinned Image

Çayyolu Life Dergisi'ndeki Yeni Köşem: "Gökçen Gökyer'in Gözü'nden"


Köşe yazarı olduğum ve ilk kez bu ay yazmaya başladığım Çayyolu Life Dergisi'nin Nisan ayı sayısı yayınlandı. İlk yazımda, baharın gelişinin şerefine, memleketim olan Urla'yı anlattım. Bayilerde bulabileceğiniz derginin online sayısına buradan ulaşabilirsiniz. ;)

Sevgilerimle,
Gökçen Gökyer


More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı