Elde Etmenin Altın Kuralı

Evet, çok istediğin bir şeyi elde etmenin altın kuralını açıklıyorum: 'Vazgeçmek'!


Aynen öyle...Elde etmek adına evrenden öğrendiğim bir şey varsa, o da o çok istediğin şeyden vazgeçmek. Bir şeyi önce çok isteyeceksin, sonra onu sabırla bekleyeceksin, daha sonra önemsizleştireceksin yüreğinde, gittikçe hayatındaki olması muhtemel yeri zemin kata indirgeyecek; hatta bodrum kata atıp kendin terasta yaşamaya başlayacaksın... Ne zaman ki bu aşamaya geldin: Bingo! Elde etme zamanı gelmiş demektir! Anında tüm geri dönüşler alınır, bütün kapılar ardına dek açılır, önünde 'dur gitme' diyerek köprüler kurulur...

Çok istersen birşeyi olur, doğru, oluyor er ya da geç. Ama nasıl oluyor? Olduğunda hayatınızdaki etkileşimin içinde ne kadar rol alıyor veya o hazzın büyüklüğünün ne kadarı çoktan azımsanmış oluyor?... Bunları hep tartışmaya açasım, evrenden hesap sorasım var zaman zaman. Yine eski yazılarım geliyor aklıma böyle durumlarda bir taraftan da... Olması gerektiği gibi mi herşey, yoksa çabuk pes etmeler mi işin olurunu bozan bilemiyorum. Anlamadım da hiç. Ama ne zaman ki, o çok istediklerim artık 'olmaszsa da umrumda pek değil' kümesinin elemanlarından birisi oluyor, o zaman bir bakıyorum tüm evrensel küme bir anda alt kümem oluvermiş ve benim gerçekten 'pek de umrumda olmamış'...
O yüzden, temel hayat felsefem: 'hiçbirşeyi, hiçbir zaman çok isteme. Daha doğrusu, iste; hem de çok! Ama peşine düşme, oluruna bırak, istediğini unut, fazla takılma, evrenin de işine karışma, sürekli durumu güncelleyip durma... Emin olun, siparişiniz doğrudan 'eve teslim' oluyor...

Peki o zaman kıymeti mi n'olur? Pas diyorum bu kısma. O kısım yüreğinizden çıkmış gitmiş oluyor zaten çoktan, egonla aralarında anlaşsınlar artık, tatmin mi olmuşsa, içinde mi kalmamışsa neyse...



*Fotoğraflar alıntıdır.

4 yorum: Leave Your Comments

  1. Harika bir yazı olmuş .

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle gerçekten güzel bir yazı olmuş, bir şeyden vazgeçtikten sonra ileride o vazgeçilene sahip olsak bile pek tadı tuzu olmadığı gerçeği üzerine düşünülecek, tartışılacak, sabaha kadar içilecek bir mevzu.

    Şimdi başka bir yerde okuduğum "Vazgeçmenin Paradigması" yazısıyla sizi baş başa bırakıyorum. Sevgiyle kalın.

    http://www.estanbul.com/vazgecmenin-paradigmasi-240778.html

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Gökçen,
    Vazgeçmek mi?... Bu aslında pes etmek,aslında umutsuz olmak, bıkmak, küsmek değil midir ki. Sormalı bazen insan hangisi acaba diye. Bir şeyi ne kadar çok istediğin değil gerçekten isteyip istemediğin önemlidir hayatta...Hangi vazgeçiş kapıya kadar geldi ki aslında belki de hiç gelmedi biz öyle konumlandırdık sanki... Elde etmenin altın kuralı vazgeçmek olmamalı asla olmamalı hemde...Belki şunu kabul edebilirim... istediğim şeyi elde etmek için kişisel olarak ben üzerime düşeni yaptım ve olmuyor diyebiliyorsak eğer belki.! ama yine de şu soruyu kendime sormadan edemiyorum. Acaba!!! , gerçekten de üzerime düşen şey bu kadar mıydı? diye.:).. Asla vazgeçmemeli bence her denememiz başarısız olsa da vazgeçmemeli çünkü bu bizi gerçek isteğimize ulaştırabilecek adeta bir değirmen taşı gibi duygularımızı öğüterek gerçeğe , ya da ihtiyacımız olan şekle çevirecektir.Tıpkı başakların una dönüşerek kimine tatlı kimine tuzlu yiyeceklere dönüşmesi gibi...Yazını okudum ve bunları düşündürdü. Sevgiyle kal
    Levent

    YanıtlaSil

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı