3000 Yıllık Tarihi ile Sille @KONYA

Konya diye bir şehir var arkadaşlar, inanamazsınız! 
Desem ne dersiniz bilemiyorum.

Ama ben sanırım "ya tabi" der geçerdim.

Şu an ise, neredeyse bir Karadeniz Turu'na ihtiyaç olan süre kadar zaman ayırarak Konya'yı gezesim var. Öyle bir coğrafya, öyle bir turistik içerik.

İl sınırlarında neler yok ki?.

Mevlana zaten cepte. Merkezde dahası da varmış. Hem de neredeyse çoğu korunmuş ve yaşayan yapılar olarak hizmet veriyorlar. Camiler, kiliseler, parklar, tarihi bedestenler... Bu konuya ayrı bir post ayıracağım.

Dahasında, ülkemizde tek çöl özelliği gösteren bölgesi, Roma İmparatorluğu zamanından kalma birçok Kervansaraylar, Kiliseler, Osmanlı Dönemi zamanından camiler, çeşmeler, krater gölü, koskocaman lale bahçeleri, Neolitik Çağ'dan Çatalhöyük, göller, barajlar, neler neler!

Araştırdıkça merakımı uyandıran yeni yerler keşfediyorum daha önceden gitmediğim, bilmediğim.

Bunlardan bu postta bahsedeceğim bir diğer keşfim ise "Sille" oldu.



Konya merkeze oldukça yakın mesafede (yaklaşık 8-10 km) bulunan bu yerleşim yeri, MÖ 8. yy'dan bu yana izler taşımakta. Roma İmparatorluğu zamanının yanı sıra Osmanlı zamanından Osmanlı, Ermeni ve Rum yapılarını korumakta. 

Sille'de, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait camiler, hamamlar, çeşmeler, köprüler gibi Türk-İslam eserleri de bulunuyor.



Sille, Roma döneminin Anadolu’da Hıristiyanlığı benimseyen ilk köylerinden olduğu için  Roma İmparatorluğu’nun ilk Hıristiyanlara uyguladığı şiddetten kaçanlar nedeniyle Kapadokya’daki gibi mağaralarda yaşamışlar. Mağaralar yıllarca ev, kilise, ahır ve hatta mezar olarak kullanılmış. 




MS. 300'lü yıllarda, Roma İmparatorluğu zamanında Hristiyanların hac yolu üzerinde bulunan  Konya'da birçok yapı inşa ettirilmiş. Bunlardan biri olan Bizans İmparatoru Constantin'in annesi Helena tarafından yapılan Aya Elena Kilisesi, Sille'nin bence günümüzde en dikkat çeken yapısı.

Aya Elena Kilisesi, ilk olarak 1833'te Osmanlı Padişahı II. Mahmut tarafından restore edilmiş. 1923 yılında mübadele ile Rumların Sille'yi terk etmesiyle yeniden harabeye dönmüş ve birkaç yıl önce yeniden restore edilerek bugünkü müze haline dönüşmüş. 

Kiliseye müze giriş kapısı ile, ancak ücretsiz giriyor olmak, girdiğinizdeyse geçmişe dair pek çok iz görebilmek mutluluk verici.

Freskler, ne kadar restorasyondan nasibini aldı bilemiyorum, ancak güncel olarak gördüğüm renkler inanılmaz canlı ve tasvirler net. 


Mimari işçiliği de etkileyici. Müzenin içinde korunan birkaç parça da bulunmakta. Kilisenin bahçesindeyse mezar taşları sergilenmekte.





  







Kilisenin karşı tepesindeyse bir şapel bulunuyor. Rivayete göre 381 yılında Birinci İstanbul Konsülü kararı ile İncil'in değişmesi söz konusu olunca bunu istemeyen kesim tarafından inşa edilmiş ve bu ayrı ibadethaneler mübadele zamanına dek bu şekilde kullanılmış.

Günümüzde Zaman Müzesi adı altında, geçmişte kullanılmış çeşitli zaman ölçütlerinin yer aldığı halka açık bir müze olarak kullanılmakta. Konum itibariyle de buradan Sille'yi panoramik izlemek mümkün.



 





Kentsel sit alanı içerisinde bulunan, Sille Çayı'nın kenarında konumlanmış ahşap detaylı Sille Çay Camisi, 19. yy'da inşa edilmiş. 





Sille'de, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait camiler, hamamlar, çeşmeler, köprüler gibi Türk-İslam eserleri de bulunuyor.

Selçuklular zamanında Anadolu Selçuklu Konya'yı başkent yaptıktan sonra Türkler ve Rumlar birlikte yaşamaya başlamış ve taşocakları, inşaat gibi işleri birlikte yapmışlar.

Günümüzde Sille'de toplam nüfus 500 bile değilmiş ancak oldukça yerli ve yabancı turist çekmekte imiş. Bundan olsa gerek ki eski yapıların çoğunda çömlek, mum gibi turistik dükkanlar ve kafeler görmek mümkün.













Sille'ye girişte küçük bir halk pazarı bulunuyor. Buradan meşhur olduğu söylenen tandır ekmeklerinden alabilirsiniz.




Resim yazısı ekle


0 comments:

Yorum Gönder

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı