Bu yazıyı aslında Dekorasyon
klasörüme dahil etmeliydim zira kentin de tıpkı ev ve bahçelerde olduğu gibi
dekore edilmeye, şık gösterilmeye ihtiyacı var. Marmaris’teki otelimizde bir
garson mesleğimi öğrendikten sonra çok hoşuma giden bir söz söylemişti “Nasıl
evler kadın eliyle güzelleşiyorsa, şehirlerin de kadın eli değmesine ihtiyacı
var” diye… Ülkemizde buna çok az şahit olurken gittiğim çoğu ülkede ilk ilgimi
çeken noktalardan birinin kent mobilyaları olması algımda seçiciliği
arttırmakta… Aslında düşündüğümüzde en çok vakit geçirdiğimiz yerler evimizin
aksine dışarısı, yani şehrin içi… Kentin kendisini de bir mekan olarak görmek
gerekiyor bu yüzden. Bu noktada da görselliğin önemi, dahası var olmalarının gerekliliği
ortaya çıkıyor…
Amerika’da en çok ilgimi çeken çöp
varillerinin şıklığı; sokak lambaları ve banklarla görsel ve fonksiyonel sağladığı
uyum olmuştu. Avrupa’da yol döşemelerinin kalitesi, şehir parklarının temiz ve
düzenli tasarlanması, evlerde bile kullanılabilecek nitelikte olan oturma
grupları olmuştu…
Bu nitelikli alanlar neye yarıyor
derseniz, aslında fizyolojik boyutundan daha ön planda olan psikolojik etkileri
bulunmakta insan üzerinde. Öncelikle, kentin içinde yaratılan bu sıcaklık, sizi
evinizde hissettiğiniz rahatlığı sağlayacak, böylelikle şehri benimsemeniz
kolaylaşacak. Geçtiğiniz yollar sizin için bitirilmesi ve terk edilmesi gereken
“kamusal alan” mantığından çıkarak koşuşturma telaşınızı –otomatik olarak
stresinizin de bir kısmını- ortadan kaldıracak. Dahası, şehri sahiplenme
duygusu artacağı için çevreyi temiz tutma, koruma altına alma; zarar verenlere karşı
tepki uyandırma güdüleri oluşturacaktır. Bu görsel güzelliğe sahip kullanışlı
alanlar kişiye sakinlik ve huzur sağlayarak bilinçaltını gereksiz dolduran kargaşa
ve düzensizliğin yarattığı olumsuz duygulardan temizlemiş olacak. Hatta trafiğin ve fazla mesai saatlerinin
verdiği geç kalınmışlık duygusu bile bu aitlik duygusuyla törpülenmiş
olacaktır.
Kentlerde yaşam alanlarını mümkün
kılmak, enerji zincirinden birer adet negatif halka çıkarmak fena olmaz mı?
*Fotoğraflar: Gökçen Gökyer
0 comments:
Yorum Gönder