Bu ezgiler eşliğinde gezdik İtalya'yı bir hafta boyunca... En çok da masallar diyarı; kazanova şehri Venedik'e yakıştı bu melodiler...
Gitmeden önce "bütün şehir suyun altında, insan sıkılır kara yolu olmadan doğru düzgün" dediysem de, gittikten sonra "karayolu neden kullanılır ki?!" şeklinde değişti düşüncelerim. Pastel tonlarda rengarenk binaların, yemyeşil sularla ve çizgili t-shirt ve romantik şapkalı gondol kullanan İtalyan'larla öyle güzel uyumu vardı ki...
İlk
zamanlar haritaya bakarak yolumuzu belirlemeye çalışırken, bir anda her
biri farklı güzelliği barındıran daracık sokaklarında kaybolma arzusu
yükseliyor içinizden ve kendinizi bırakıyorsunuz bu masal labirentine.
Labirentin
sonunda San Marco Meydanı'na çıktığınızda da göreceksiniz aslında bir
adada dönüp duruyor olduğunuzu. Oturup bir tabak tortellini ve içkiniz
eşliğinde Akdeniz'e bir de bu açıdan bakmak iyi gelecektir o
yorgunluğunuza.
Tarihi dokusunun verdiği büyüleyiciliğin yanında, bir de alışveriş tutkunlarını esir almaya aday Venedik! Murano camlardan obje ve takılar, maskeler, deri çanta ve cüzdanlar... İtalya'nın kendine özgü tüm hediyeliklerinin toplandığı upuzun bir çarşıya sahip Venedik aynı zamanda.
Bunun yanında, şehirde yaşayanların tamamı kazanova olduğu için her an bir kompliman duymanız, yanından geçtiğiniz garson tarafından dahi markaja alınmanız olası. İşin ilginç yanı da yadırgamıyorsunuz veya kızamıyorsunuz onlara... Kazanovadırlar çünkü, yakışıyordur onlara... =)
Dönüş yolunda çok geç kalmamakta fayda var çünkü gece erken başlıyor şehirde. Dükkanlar kapandığında, etraf sessizleşiyor bir anda. Ama yine de gece otelinize dönmeden birer külah Grom dondurması yemeye değer... Tüm günün tatlı yorgunluğunu damakta bıraktığı hoş rahiyayla bütünleştirmek... Mmm... Incredibile!
*Fotoğraflar: Gökçen Gökyer
merhaba bloğunuz çok güzel izleyicinizim bende sizi bloğuma beklerim beğenirseniz izleyicim olmanızı da isterim hoşçakalın:)
YanıtlaSilhttp://suslupuslublog.blogspot.com/