Ekranlarda ve çevremizde o kadar boş konular ve konuşmalar yaşanırken, bu kısımdan izole kalarak yaşamdan verim alan kesimlerin de olduğunu bilmek ne mutlu!
Okuyor, yazıyor, çiziyor... Algıda seçiciliği baz alarak yapıyor hepsini de. Süzgeçlerinden geçirerek, sorgulayarak, bazen de yorumlayarak öğreniyor.
Edebiyat Kulübü var mesela ODTÜ Mezunları Derneği'nin. O kadar seviyeli ve nitelikli geçiyor ki toplantıları, yıllar geçtikçe ününü arttırarak katılımcılarnı kat be kat artıyor. Her ay belirlenen bir kitap okunduktan sonra gerek yazarın bizzat kendisiyle, gerekse seçilen gönüllüler liderliğinde kitaplar yeniden yorumlanarak algının kapsamını genişletiyor, kültürel olarak çok daha fazlasını benliğine katıyorlar.
Eminim ki daha niceleri vardır, ayrıcalıklıdır.
Örneğin buna benzer bir çalışma daha başlatılmış.
Blogda daha önceden tanıttığım Emine Erk Bekdemir Hocam (Bkz. "Yangına Körükle Giden Aşklar") öncülüğünde bir grup anne benzer konsepti İzmir Selçuk'ta başlatmış.
İşin içine çocuklarını da katarak o "kayıp gençlik" korkusuna çok güzel bir önlem almışlar.
"5 ay önce 6-7 kişilik bir grup iken, şimdi 40 kişilik bir grup olduk. Her ay seçtiğimiz iki kitabı okuyor, daha sonra bir mekanda toplanarak seçtiğimiz kitapları tartışıyoruz. Çocuklarımızın kitabını tartışırken yaratıcı yazma veya drama tekniklerini de kullanıyoruz."
diyor Emine Hocam.
Herkese örnek olmasını diliyerek sözü Emine Hocam'a bırakıyorum:
"Biz, kitaplar ve onlarla kurulan dostluklar sayesinde, çocuklarımızın hayatlarına dokunmak ve onlara mutlu anlar bırakmak istiyoruz."
Çok Sevgiler!
0 comments:
Yorum Gönder