Atina'da Bir Yılbaşı Ritüeli @AVRUPA GÜNCESİ

Geleneksel aralık ayı yılbaşı konseptli yazılarıma bir boyut daha katarak yeni bir gezi yazısı ekliyorum.

Geçtiğimiz sene, yeni yıla giriş yaptığım Yunanistan'ın başkenti Atina'ya götürüyorum bizi yeniden. Kente dair birkaç şey yazmıştım malumunuz daha evvelinde (Bkz. "Tanrıların Başkenti: Atina! Part 1 / Part 2) Bu sefer, seyahatin bendeki diğer etkisini anlatmak isterim. 

Benim şansımdandı belki de, kriz ülkesinde bile bu denli keyfe varmak. Yunan kuzenlerim diye nitelendirdiğim dostlarımla Atina'nın hem geleneksel yılbaşı sofralarına nail oldum, hem eğlenceli gecelerine karıştım, hem de şehrin ışıl ışıl evlerini hem içeriden hem de dışarıdan gözlemlemiş oldum.


Yeni yıl kutlamalarının tadını almak, "bazen de yılbaşını gereksiz bulmamak neden güzel?" sorusuna cevaplar sunmak için Atina'ya, yeni yıl kutlamalarına götürüyorum bizi ve hemen listeye başlıyorum.

"Neden Yeni Yılı Kutlamak Güzel?" Listesi

  • Öncelikle kente ışıltı katıyorsunuz.
Bir kısım belediye eliyle, bir kısım da "herkesin kendi kapısının önünü süpürmesi" felsefesiyle... Kentin belki de mimari olarak eksikliklerine, sıkıcı rutinine yeni bir heyecan, yeni bir ruh katıyorsunuz. Eğer kent zaten güzelse de, kent mobilyalarını bir nevi yeniden dekore ediyorsunuz. Evlerin camlarına tırmanmaya çalışan noel babaları, balkonlardan sarkan ışık sarmaşıklarını gördükçe, başka manzara arama telaşına girişmiyorsunuz. Dahası yüzünüzde her daim bir tebessümle dolaşıyorsunuz.


  • Kentte her an bir aktivite görüyorsunuz.
Her an karşınıza tahta bacaklı dev adamlar, birlikte fotoğraf çekilebileceğiniz noel babalar, jonglörler ve dahası çıkabilir. Sürprizlere hazırlıklı oluyorsunuz.


  • Yılbaşı haftasında, mutfaktan tatlı kokularla güne uyanıyorsunuz. 
Bizim kalburabastıyı konyak ile pişirip onları sabah kahvaltınızdan başlayarak her an tüketebiliyor, gün boyu enerjiniz için ona minnettar kalabiliyorsunuz.


  • Hiç beklemediğiniz anda beklemediğiniz hediye paketleriyle burun buruna gelebiliyorsunuz.
Yılbaşı için rutine bağlanmış hediye çekilişleri ve aksi durumda gerek görülmeyen hediye alma-verme zahmetlerini zahmet olmaktan çıkarıyor, sevdiğinize sevdiğiniz için, sırf onu mutlu etmek için bir şeyler yapma isteğini duyuyorsunuz.



  • Yılbaşı için içerisine şans parası atılmış ve özenle hazırlanmış özel "Basilobida" dedikleri pastalardan pişiriyorsunuz.
Yılbaşı gecesinde parayı kendi diliminizde bulma rekabetine inceden giriyorsunuz. Eğer benim kadar şanslı iseniz, bu durumu çoktan unuttuğunuz anda çatalınızda buluyorsunuz. Yıl boyu şansınız o olacağı için cüzdana atmayı unutmuyorsunuz. ;)



  • Yılbaşı için "aile mi, arkadaşlar mı, ev mi, dışarısı mı?" seçimini yapmıyorsunuz.
Aileler, aile dostlarıyla geleneksel yemekler yenildikten, kutlamalar gece 12'ye kadar hep birlikte keyifle yapıldıktan sonra, hediyeleşme faslının da ardından gençler olarak serbest oluyorsunuz. Dışarıda partilere dahil olmak için ailenizle sabah evde buluşmak üzere sözleşerek ayrılıyorsunuz.


Keyif yaratıyorsunuz kısacası hayatınızda... Anın tadını, yalnızca o anı yaşayarak çıkarıyorsunuz. Bir yanda yeni yıl için güzel beklentiler beslerken, bir yandan da o yılı keyfiyle noktalıyorsunuz. 

Sonuçta herkesin kendi seçimi, kendi bildiği yaptığı her şey...

Sinatra'nın da dediği gibi:

"I did it my way..."



1 yorum: Leave Your Comments

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı