Ne zamandır aklımda aslında, şu Avrupa’da geçirmekte olduğum günleri arşivlemek... Ne var ki, zaman ayırma sıkıntım oluyor buralardayken… Daha enine boyuna düşünüp yazmayı düşünüyordum ama yine de genel düşüncelerimi yazabilirim sanırım…
Geçenlerde Amerika’dan bir arkadaşımla konuşuyorduk internetten, bana gittiğim yerler arasında en çok nereyi beğendiğimi sordu. Hiç düşünmeden cevabımı verdim: ‘Hamburg.’
Planlamasından tutun, eğlence yaşamına kadar, yönetimin halkına verdiği önem inanılmaz… Şehir hem 24 saat yaşıyor, hem de her daim sakin… Ben daha hiç, bir yere yetişmeye çalışan bir insan görmedim… Bunun yanı sıra, bir ulaşım aracı şu kadar dk içinde gelecek diyorsa, bilin ki geliyordur. Halk o kadar alışmış ki küsüratla yaşamaya… Geçenlerde bir esnafa yol sorduk ve ne kadar sürer gitmemiz dedik, ‘yürüyerek 6 dakika’ dedi! 5-10 dakika değil yani… Dahası, belediye halkına bisiklet durakları kurmuş, bisikletin olmasa bile ilk yarım saati bedava deyip halkına bisiklet imkanı sağlamış, kesintisiz devam eden bisiklet yolları da cabası…
Amsterdam’da benim gördüğüm şöyle bir sıkıntı vardı; yönetim, yaya halkını neredeyse unutmuş. Yaya olarak yürümek kimi zaman neredeyse imkansızdı. Bisikletlere öyle bir ayrıcalık tanınmış ki… İnsana ‘herşeyin fazlası zarar’ dedirten cinsten. Kendimizi görünmez hissetmeye başlamıştık yaya olarak bir süre sonra…
İtalya ise, kargaşası, düzensizliği ile bana Türkiye’yi anımsattı daha çok. Kırmızı ışığı önemsemeyen insanları olsun, sürekli dolup taşan metroları, sürekli koşturan insanları olsun, ‘acaba yan kesici var mıdır etrafta’ dedirten profili olsun…
Geçenlerde Amerika’dan bir arkadaşımla konuşuyorduk internetten, bana gittiğim yerler arasında en çok nereyi beğendiğimi sordu. Hiç düşünmeden cevabımı verdim: ‘Hamburg.’
Planlamasından tutun, eğlence yaşamına kadar, yönetimin halkına verdiği önem inanılmaz… Şehir hem 24 saat yaşıyor, hem de her daim sakin… Ben daha hiç, bir yere yetişmeye çalışan bir insan görmedim… Bunun yanı sıra, bir ulaşım aracı şu kadar dk içinde gelecek diyorsa, bilin ki geliyordur. Halk o kadar alışmış ki küsüratla yaşamaya… Geçenlerde bir esnafa yol sorduk ve ne kadar sürer gitmemiz dedik, ‘yürüyerek 6 dakika’ dedi! 5-10 dakika değil yani… Dahası, belediye halkına bisiklet durakları kurmuş, bisikletin olmasa bile ilk yarım saati bedava deyip halkına bisiklet imkanı sağlamış, kesintisiz devam eden bisiklet yolları da cabası…
Amsterdam’da benim gördüğüm şöyle bir sıkıntı vardı; yönetim, yaya halkını neredeyse unutmuş. Yaya olarak yürümek kimi zaman neredeyse imkansızdı. Bisikletlere öyle bir ayrıcalık tanınmış ki… İnsana ‘herşeyin fazlası zarar’ dedirten cinsten. Kendimizi görünmez hissetmeye başlamıştık yaya olarak bir süre sonra…
İtalya ise, kargaşası, düzensizliği ile bana Türkiye’yi anımsattı daha çok. Kırmızı ışığı önemsemeyen insanları olsun, sürekli dolup taşan metroları, sürekli koşturan insanları olsun, ‘acaba yan kesici var mıdır etrafta’ dedirten profili olsun…
Tabi bunlar belki de hep mesleğimin getirdiği eleştirel gözlemler… =) Bunları bir yana koyarsak, binaları; müzeleri; heykelleri; her biri ayrı değeri olan, her biri üzerinde zaman harcandığı aşikar olan şaheserler… İnsan hiçbirine bakmaya doyamıyor ve her seferinde ‘Vay be, üşenmemiş uğraşmış yapmışlar’ dedirtiyor.
Aslında burdaki her ülke her şehir üzerine sayfalarca olumlu ya da olumsuz yorum yapılabilir bana kalırsa ve yaşanabilecek en güzel deneyim, turist olarak gelip görmek kadar, geçici de olsa, bi süre halktan biri olarak yaşabilmek sanırım… İnsan asıl o zaman anlıyor, halk ne kadar düşünülmüş, şehir nasıl kurulmuş, tarih neler getirmiş… Şehrin kurgusu, günlük yaşamın işleyişi o zaman daha iyi şekilleniyor insanın kafasında…
Genel düşüncelerim mi demiştim başında? =))
Aslında burdaki her ülke her şehir üzerine sayfalarca olumlu ya da olumsuz yorum yapılabilir bana kalırsa ve yaşanabilecek en güzel deneyim, turist olarak gelip görmek kadar, geçici de olsa, bi süre halktan biri olarak yaşabilmek sanırım… İnsan asıl o zaman anlıyor, halk ne kadar düşünülmüş, şehir nasıl kurulmuş, tarih neler getirmiş… Şehrin kurgusu, günlük yaşamın işleyişi o zaman daha iyi şekilleniyor insanın kafasında…
Genel düşüncelerim mi demiştim başında? =))
0 comments:
Yorum Gönder