İsmail Hakkı Polat ile Yeni Medyayı 'Blogladık'! @RÖPORTAJ

Küçükken ilkokul öğretmenim anlatırdı "ileride bu tahtalar, tebeşirler olmayacak. Herkesin önünde kendi bilgisayarı olacak ve ben anlattığımda hepiniz onlara yazacaksınız notunuzu.." diye. Gözümde nasıl bir fantastik kurgu canlanırdı da hiç ihtimal vermezdim tüm bunların olacağı zamanlara şahit olacağımıza..

Sene oldu 2014... Uzay çağı diye tabir edilen bir döneme girdik ve bildiğimiz her şey format görmeye başladı.. Telefonlar, televizyonlar, bilgisayarlar ve hatta sektörler... Zaman ve mekan algısı gittikçe soyutlaşmaya, önem verilen tüm değerler görünmezlik ve sanal dünyalar içerisinde belirmeye başladı.. Hatta para bile sanal dünyada yeni bir kimlik bulmaya başladı kendisine!

Tüm bunları biraz içinden biraz dışından takip ederken, şimdi bunların tam da merkezinden; olayın kurgu noktasından işleyişine değin bütünüyle sürecin içinde yer alan ve artık bu işte ustalaşarak insanlara bunu tanıtan ve öğreten esas kişi oldu bu seferki röportaj kahramanım: Sevgili İsmail Hakkı Polat!

Kendisi aslen ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü mezunu. Kariyerinde devam ettiği Turkcell, Vodafone gibi firmalarda dahil olduğu internet ve yeni medya dünyasının oluşum sürecinde gelişmiş, geliştirmiş ve bu konuda uzman olmuş.. Geçen yılki Hürriyet Bumerang Blog Ödül Töreni'nde jüri üyesi olduğu sırada tanışma fırsatı bulduğum, Pusula Programı danışmanı, birçok önemli yarışmalarda jüri üyesi demirbaşı, Kadir Has Üniversitesi  Öğretim Görevlisi... Aynı zamanda Sabah Gazetesi ve benzeri yerlerde yazmakta...Üstelik o da bizden biri: blogger!

Biz Y kuşağının merakla takip ettiği, X kuşağının şaşkınlık yaşarken Z kuşağının içinde geliştiği sosyal ve yeni medya durumlarını bir Y kuşağı bireyi olarak sordum ve sorguladım gelişmek ve geliştirmek adına sosyal medyada.

Sayın İsmail Hocam, nedir bu yeni medya?!
 

G.G. ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü mezunusunuz.. Sosyal medya nasıl girdi hayatınıza?
İ.H.P. ("Zor bir giriş oldu" diyor, gülüyoruz=) ) Aslında tamamen üniversite sınavında aldığım puandan kaynaklanan bir durum. Çok fazla isteyerek okumadım, hatta ilk sene bir irregular olma durumum vardı. 1 sene ders alamadım ama o dönem fazla şey kattı bana. Ankara'da birçok etkinliğe gittim ve bu beni sosyalleştiren kültür-sanat yönünde geliştiren bir süre oldu. ('Bu sıralarda henüz medya yoktu herhalde?' diye giriyorum araya. 'Yoktu' diyor.) Mezun oldum, sonra askerliğimi de orada yaptığım Silahlı Kuvvetler'de mühendislik işinin mutfağında çalıştım, oradan Siemens'e geçtim biraz satış pazarlamaya yönelik çalıştım. Arkadan Siemens'te GSM bölümüne geçtim şebeke vs kurduk. Ondan sonra çok kısa süre Netaş deneyimim oldu, sonrasında da Ericsson'a geçtim. 1998'de cep telefonlarından internete girmenin ülkemizde rüya olduğu dönemde İsveç'te buna çalışıldı, beni de oraya gönderdiler. Dolayısıyla, mobil internet dediğimiz ve cep telefonları ile şu an tüm yapabildiğimiz özellikleri yapan ilk kişilerden biri bendim. Sonra buraya geldiğimizde şebeke kurduk, fakat bu sefer aplikasyon olmadığı için kullanacak insan yoktu. Uygulama geliştirme merkezi kurduk. Bu sefer de uygulama yaygınlaşınca içerik koymak gerekti. Bu sırada ben Ericsson'dan Turkcell'e geçtim. Burada da iki yıl çalıştım ve üzerinde oturduğumuz ağın aslında daha sosyal, daha ticari yönlerinden farklı özellikleri olan bir yer olduğunu gördüm. O süreçte artık çok bunaldım, sonra kuzenim aradı tükenmişlik sendromu gördüğünü söyledi bende, "istifa et" dedi. Sonra telefonu kapattım geri döndüm istifa ettim. Ankara'ya sosyal yönünü incelemeye geldim. Bilkent Üniversitesi'nden hocalık teklifi geldi ve mobil iş dünyası ile ilgili dersler verdim. Sonra Turkcell döneminden danışmanım Mithat Bereket program teklif etti Pusula Avangard programı için. Daha sonra 2003 sonu Sabah Gazetesi'nin Teknoloji gazetesi için köşe yazarlığı teklif edildi. Adına da 'yeni medya' dedik. Sonra da Mithat Bereket ile Kadir Has Üniversitesi'nde ders vermek için gidip görüştüğümde 'Tamam, bunu fakülte yapalım' dediler.


G.G. TV Programı danışmanısınız, Hürriyet gibi önemli yerlerde jüri üyesiniz, öğrencileriniz sizin hoşsohbet bir insan olduğunuzdan dem vuruyor.. Program yapımcılığı da düşündünüz mü? İşin mutfağı kadar sunum kısmında yer almak ister misiniz?
İ.H.P. Öyle bir deneme yapıyoruz aslında ama tamamen amatör. 'Kapak Olsun' diye Web Tv programımız var. Kendi çapımızda deneysel çalışmalar yapıyoruz. Ben siber mekan, sosyal bilimler yönünü ele alıyorum, bir bilişim hukukçusu arkadaş var, bir e-ticaretten anlayan arkadaş var, bir de siber güvenlik kısmı ile ilgilenen arkadaş var. NTV Radyo'nun eski spikeri, 'İnternetler' programının yapımcısı ve sunucusu Dilara Eldaş'ın moderatörlüğünde bir program yapıyoruz. Belirli bir kitlemiz var, rahat bir program sunuyoruz. Bit coin diye siber para birimi var mesela. İnternet dünyasında yer alan, döviz büroları olan bir para birimi. Bu şekilde ticaret yaparak para olarak transfer edebiliyorsun. ('Paypal gibi biraz sanki' diyorum. 'Arkasında hiçbir finansal kurum olmayanı' diye cevaplıyor ve kurucusu, gelişimi üzerine bir muhabbete dalıyoruz. Bu konu hakkında çok önceden programlarında konuştuklarını ve çok daha sonrasında bir anda önem kazanarak tıklanma sayılarının bir anda inanılmaz arttığını anlatıyor.) Youtube'de kayıtlarımız var. Açıp oradan da izlenebiliyor daha sonra. Onun haricinde birçok programa da konuk olarak gidiyorum zaten.

G.G. Blogların son yıllarda hızla artan önemini ne kadar gerçekçi buluyorsunuz? Yakın gelecekte bir sektöre dönüşür mü blogger olmak resmi olarak? Eğitim sektöründe de yerini alır mı ya da?
İ.H.P.  Bloggerlar en iyi medya editörleri. Blog zaten yeni medya içindeki formatlardan bir tanesi. Dolayısıyla bloggerlık diye bir bölüm açılmaz ama ders kapsamında girebilir. Mesleğe de dönüşür tabi. Serdar Kuzuloğlu'ndan mesela tüm danışmanlık işini bırakıp free blogger olduğu yeni bir açılım bekliyorum. Çünkü yeni medyayı çok iyi kullanabilmesi ve içeriği ile çok ayrı bir yerde duruyor kendisi.

Markanın değil de, o markanın temsil ettiği alandaki ihtiyaçların öne çıktığı yeni bir döneme giriyoruz artık.  Mesela bir araba bloggerının marka vermeden insanların neden arabaya ihtiyacı olduğunu, neden spor araba gibi bir araba tutkusunun olduğunu yazması sektörü dolaylı olarak geliştiriyor. 

Bu konuda bloggerlar seminerlere katılabilirler, eğitimci, danışman olabilirler... Ama bloggerlar şunu yaptıkları an biter: hissettiklerinden farklı, reklam amaçla yazmaya başladıklarında inandırıcılıklarını kaybederler. Gerçek görüşleri yazmayı benimsemeliler. Kısacası, meslek olacak iki üç sene içerisinde artık... 

G.G. Sizin takip ettiğiniz bloglar var mı? (Beni takip ediyor musunuz? diye ilave ediyorum tehditkar bir tavırla! =) )
İ.H.P. Gökçen Gökyer Blog'u takip ediyorum (diye başlıyor, pek inanmıyorum, "Kerem Görsev röportajını okumuştum" diye delil gösteriyor.) Serdar Kuzuloğlu'nun blogunu takip ediyorum dediğim gibi. Özgür Poyrazoğlu'nun 'Baba Olmak' diye bir blogu var mesela, kızı ile ilişkilerini anlatıyor. Yine Cesur Doruk'un 'biradambirbebek.com' diye blogluktan çıkmış, e-dergi olmuş bir blogu var. ("Yani link olarak okuyorum daha çok" diye açıklıyor.) Mesela Melih Bayram Dede'nin bir teknoloji blogu var. Biraz daha yeni medyayla ilgili olduğum için o tarz blogları takip ediyorum. Serkan Ünsal'ın 'trcope.com' diye girişimcilik üzerine güzel yazıları var. Bazen kurumsal bloglara bakıyorum, Turkcell'in bloguna bakıyorum mesela.. Hamza Şamlıoğlu'nun 'teakolik' var, güvenlikle ilgili yazıları var. Hasan Başusta'nın ticaretle ilgili var. Erdem Yurdanur var Londra ile ilgili yazılar var çok keyifli. Unutuyorsam insanlar beni bağışlasın.. (diyerek toparlıyor aklına gelen birkaç yeni medya üzerine yerli ve yabancı daha isim saydıktan sonra..)

G.G. Sosyal Medya'da gördüğünüz en büyük eksiklik/artı nelerdir?
İ.H.P. Bir bilinç sorunu var, etik anlamda. Sosyal medya daha emekleme çağında. Bu işi yeni kavramaya başladı. Şu anda bu eksikliklerin hepsi normal. (x, y ve z kuşaklarını örnek göstererek teknolojinin içine doğan z kuşağının bu sorunları yaşamayacağını savunuyorum, "onlar da başka türlü sorunlar yaşayacak" diyor.) Yeni medya okur-yazarlığı çok önemli. Kesin doğruluğunu donanımlı ve bilinçli bir birey olarak hemen anlamak lazım. Biraz eğitimle çok kolay aktarılabilecek ve insanlara kod olarak yerleşebilecek bir durum. Manipülatif bir haber duyduğunda sessiz mi kalacaksın, bununla mücadele edecek misin? Bunların hepsi belli iletişim ve etik problemler. Devletin de bu konuda eğtim vermesi gerekli.

G.G. Sosyal Medya derslerinizin içeriği nedir? Foursquare'de dersine mekan açarak check-in yapan bir  hocanın içeriği de eğlenceli ve aktif olur düşüncesindeyim! =)
İ.H.P.  Ben eğitmenlik formasyonu olan birisi olarak gelmedim, bir sektör profesoneli olarak geldim. Biraz da merak sonucu dersin içine kendi alanımın pratiklerini sokarak insanlara deneyimlerle ve kendilerinin deneyimlemesini öngören basit eğitimler veriyorum. Mesela, Foursquare'den bir dönem boyunca dersin mayor'lığını alan kişiye 100 üzerinden 3 puan veriyorum (diyor ve Foursquare'de açtığı dersin admin tarafından mekan olmadığı için kapatıldığını daha sonra peşine düştüğünde tekrar açıldığını anlatıyor). 
Öğrenciler hiç kağıt kullanmadı mesela dönem boyunca. Sanal klavyede not alıyor, o haftanın dosyasına kaydediyor. Derse gelmeyen bir kişi veya dersi çalışmak isteyen kişi video kaydını izleyerek dersi dışarıdan takip edebiliyor veya tekrar dinleyebiliyor. ("Teknolojiyi ve sosyal medyayı maksimum verimde kullanmak diye buna derim!" diyorum, "şunu araştırıyoruz" diye devam ediyor). Bir öğrenci hiç derse gelmeden dersi takip edebilir mi, yaparsa da hangi seviyede yapması lazım: ilkokul mu, ortaokul mu, lisans mı, yüksek lisansta mı?
Derslerde kitap-defter-internet serbest yaptım en yüksek öğrenci 75 aldı. Arama motorlarının bu kadar  kolay erişilebildiği yerde, araştırdığınızda karşınıza çıkan ilk bilgiye inanmayacaksınız. Kapalı sınavdan daha zor bir sınav aslında bu yüzden. Doğruyu yanlıştan ayırt etmesi gerek. Test yaptığımızda mesela, aplikasyondan sonuçlar direk sınav çıkışında telefonlarına geliyor. Sınava ister sınıfta girin ister dışarıdan girin dedim, 16 tanesi sınıfta 8 tanesi dışarıdan girdi. Yani güvenemiyor, sınıfa gelmeyi tercih ediyor. Uzaktan eğitim, hangi methotlarla, hibrit mi, tamamen tek başına mı kullanabileceğinin analizini yapmış olacağız böylelikle sürecin sonunda.


G.G. Gökçen Gökyer Blog takipçilerine 'sosyal medyatik' bir mesaj istesem..?
İ.H.P. Öncelikle Gökçen Gökyer'in blogunu takip etsinler diyorum! Yani şöyle ama: Gökçen Gökyer Blog'u yeni medyanın ruhuna uygun takip etsinler. Mesela RSS veya notifikasyon yoluyla alsınlar. Yayınladığı anda sizin önünüze gelsin. Yani sosyal medyadan takip edin ki direk yazdığında erişebilin. 

Bir de yeni medyayla ilgili bir mesaj verebilirim: Bu aslında insanlığın geleceği. 10 sene sonra ekmek satsanız yeni medyayı kullanarak daha doğru, daha iyi bir şekilde satabilirsiniz. Dolayısıyla, hayatınızla ilgili her alanda yeni medyayı mutlaka kullanmayı ve özellikle doğru bir şekilde kullanmayı düşünün. Çok etkileşimli, zaman ve mekan sınırsızlığını düşünün. Bu anlamda, sosyal medya kullanıcıları bunlara dikkat ettiği sürece çok fayda sağlayabilirler. ("Aslında korkulacak bir şey değil sosyal medya yani değil mi?" diye özetliyorum: 'Kesinlikle' diye tamamlıyor....)


Sevgili İsmail Hakkı Polat'a tekrar çok çok teşekkür ediyor, kendisini Gökçen Gökyer Blog'da mutluluk ve onurla ağırladığımı belirtmek istiyorum.


Çok Sevgiler!

Gökçen Gökyer Blog



0 comments:

Yorum Gönder

More

Bu Blogda Ara

Translate

Archive

Recent Posts

Popular Posts

Top 10 Articles

Featured Posts

Most Trending

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı